Netanyahu’nun tek amacı vardı: Bir kişiyi, 9 gün sonra İran ile nükleer anlaşmayı sürdürüp sürdürmeyeceğini açıklayacak olan ABD Başkanı Trump’ı etkilemek. 2010’da Türkiye ve Brezilya’nın arabuluculuğuyla, İran, nükleer silah imalatı yeteneğini azaltmayı kabul etmiş ve 5 yıl sonunda ABD ve AB, İran ile ünlü Ortak Kapsamlı Eylem Planı adı verilen anlaşmayı imzalamışlardı. Ondan sonraki beş yılda aslında Amerika İsrail’i iknaya çalışmıştı.
İsrail hiçbir zaman İran’ın atom silahından vazgeçeceğine inanmadı; İran da İsrail’i ve onun gibi düşünenleri inandırmak için çaba harcamadı. Ve şimdi İsrail ABD’nin kendisine İran’ın bilinen bütün nükleer araştırma ve geliştirme tesislerini yerle bir etmesi için izin vermesini istiyor.
Netanyahu, her fırsatta BM’de İran’ın nükleer silah elde etmeye ne kadar yaklaştığını dev pankartlar, afişlerle dünyayı inandırmaya çalıştı. İran ise eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın 2005’te söylediği iddia edilen ama henüz kanıtlanamamış olan “İsrail’i yeryüzünden sileceğiz” sözünün milli stratejisi olmadığına dünyayı inandırmak için hiçbir şey yapmadı (2012’de İsrail İstihbarat Bakanı Dan Meridor, bu sözün Farsçadan yanlış çeviri olduğunu kabul etmişti).
Trump, anlaşmayı imzalayan Obama’yı (ve dolayısıyla, rakibi Demokrat aday Hillary Clinton’ı) itibarsızlaştırmak için seçilirse, anlaşmayı iptal ve ambargoları tekrar ilan edeceğini söyleyip duruyordu. Kendi Savunma Bakanı Jim Mattis, Trump’ı yalanlarcasına, geçen hafta İran’ın anlaşmayı ihlal etmediğine “ikna olduğunu” açıkladı. Anlaşmayı, ABD ile birlikte imzalamış olan Fransa, Rusya, Almanya, Çin, İngiltere ve AB, geçen çarşamba Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın yaptığı, “2009’dan bu yana İran’ın herhangi bir nükleer geliştirme faaliyeti görülmediği” açıklamasını onayladılar.
Netanyahu’nun İran’dan çaldıklarını öne sürdüğü 100 bin sayfadan fazla belge ve 20 bin CD dolusu plan, fotoğraf ve videonun oluşturduğu sergiyi, rafların üzerindeki perdeleri gayet dramatik tarzda çekerek yaptığı tiyatrovari sunum, hedefini buldu ve Trump’ı İran’ın yalan söylediğine ikna etti. AB sözcüsünün, “bu belgelerin ve videoların bilinen eski şeyler olduğunu” açıklaması bile Trump’ı gireceği anlaşılan savaş yolundan döndüremeyecek.
İsrail ve Trump, Suriye savaşından arzu ettikleri sonucu alamayacaklarını anladılar. Türkiye, Rusya ve İran, ortak Astana çabası ile Suriye, Irak, Türkiye ve İran’ı böldürmek ve bir Kürdistan kurdurmak için yakılan bölgesel ateşi söndürmenin (şimdilik) çaresini buldular. Zaten böyle çok iddialı (ve pahalı) bir proje için ABD’nin parasının yetmediği belli oldu. Fransa ise ancak Suriye’deki çabanın taşeronluğunu üstlenebilirdi.
Netanyahu bu ateşi ancak İran’ı bombalayarak yakabileceği kanısında. Son tiyatrosu dâhil, bütün çabası bu amaca yönelik. İsrailli ve ABD’li savaş yanlıları istiyorlar ki Türkiye, Rusya ve İran ile İsrail’in arasına bir devlet daha girsin. Böylece hem bu ülkeler zayıflamış olsun, hem de bir kalkan kurulmuş olsun.