İnanmak istemeyeni bir şeyi ikna etmek imkânsızdır. Hele uluslararası ilişkilerde. Ne var ki bazen inanmayanın inatçılığındaki sahte haklılık algısını silmek davanızın adil bir tarzda dermeyanı için şarttır. Özellikle üçüncü taraflara.
Sözünü etmek istediğim, 15 Temmuz Darbe Girişiminin basit ve en doğru tanımıyla bir darbe girişimi olduğu, TSK içinde yuvalanmış bir dinî kültün halk tarafından akim bırakılan bir marifeti (aslında son marifeti) olduğu gerçeğinin, uluslararası kamuoyuna aradan geçen üç yıla rağmen kabul ettirilememiş olmasıdır.
Bunun, uluslararası kamuoyu dediğimiz nesnenin hangi kesitinden bahsettiğinize göre farklı sebepleri vardır. Söz gelimi, ABD Dışişleri veya Savunma Bakanlığı’nda görevli ama asıl işi Derin ABD Devleti’ne hizmet olan bir kesim için mesele kabul etmemek değil, kabul etmiyor görünmektir; çünkü Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından tetiği çekilen bu olay, düz bir şekilde onların komplosudur. İran İslam Devrimi adı verilen, gerçekte ne İslam ne de devrimle ilgisi bulunmayan 1979 olayları dünya genelinde, merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın yönetiminde Milli Selamet Partisi’nin 28 Haziran 1996 ile 30 Haziran 1997 arasında hükûmete gelmesi ile Millî Görüş Hareketi’nin Türkiye özelinde, özellikle ABD’li siyaset bilimcilerinin diline “İslamcı ülkeler” ifadesini soktu. ABD, 1980-90’ları bu akıma alternatif üretmekle geçirdi. Ortaya, “Ilımlı İslam” denen model çıktı.
Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AK Parti hareketi--Millî Görüş’ten ne kadar ayrılmış görünürse görünsün--“Ilımlı İslam” modelini kuran ve geliştiren NeoCon savunma ve diplomasi uzmanlarına, Türkiye’de harekete geçme zamanı geldiği kanısını verdi. Bu ekip, 15 Temmuz 2016’ya kadar ha şimdi, ha sonra bekleyişi ile AK Parti’yi yıkıp, Erdoğan’ı yok ekip, yerine kendi İslamcılarını getirmeye hazırlandı.
Bu komplonun sonu malum: 251 şehit, 1,535 yaralı gazi. Ama 1906 dâhil beş darbede ezilen, iradesi yok edilen, başbakanı ve bakanları öldürülen Türkiye, muazzam bir demokrasi zaferi kazandı; tankları durdurdu, darbecileri yakaladı.
Her şeye rağmen görünen o ki, komplocu ABD derin devleti, FETÖ elebaşını ve diğer unsurlarını sırf komplo ortaya çıkar korkusu ile geri vermeyecektir.
15 Temmuz’un darbe girişimi ve katılanların suçlu olduğuna uluslararası kamuoyunun başka kesimlerinin inanmamasında, darbe sonrası alınan önlemlerin olağanüstülüğünün ve toptancılığının tesiri vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan o zaman bu toptancılığı, “at izinin it izine karışmış olması” teşbihi ile anlatmıştı. Daha sonra bu izleri ayırt etmek için özel komisyon kuruldu. 7 kişilik bu komisyon, darbenin durdurulması sonrası yapılan telaşlı uygulamaların adaletsizliğini adaletli bir tarzda giderebilirse, uluslararası kamuoyunu, 15 Temmuz’un bir tiyatro olmadığına inandırmak daha kolay olacaktır.
Bu “tiyatro” ifadesinin çıktığı siyasal kaynak, yavaş da olsa bu oyundan vaz geçtiğine göre, adaletin tevzisinde bir hızlanma sağlanırsa, işler kolaylaşacaktır.