Amerika’nın en “sağcı” dergisi ile Türkiye’nin en “solcu” gazetesi, iki Kore’nin muhteşem barış adımının tüm dünyada kutlandığı gün, aynı mealde, aynı argümanları kullanarak, Kore Barışı hakkında olumsuz yorumlar yazdılar. “Sağ” ve “sol” kavramları, sadece ABD ve Türkiye’de değil, tüm dünyada büyük sarsıntı geçirdi. Halâ üzerinde çok tartışmadan anlaşılacak yeni tanımlar yapılmış değil. Ama yine de sayfaları “Amerikan emperyalizmi” yorumlarıyla, tarihi de “Ben Marksistim ama komünist değilim” diyen başyazarlarla dolu bir gazetenin, bu hafta kapağında Xi Jinping’e “büyük illüzyonist” diye hakaret eden, hızla “Con”dan “NeoCon”a kayan bir dergi ile aynı gerekçeleri kullanarak Kore Barışı’nın “tutmayacağı” yorumunu yapmasını anlamak zor.
Zor olan yorumun kendisi değil, dayandığı gerekçeler. Bir yoruma ancak arkasındaki akıl yürütmenin basamaklarındaki tutarsızlıkla itiraz edilebilir, yoksa herkes fikrini serbestçe yazar.
Sağcı Amerikan dergisi, Kore barışının, Çin’e aykırı geleceğini, çünkü Çin liderinin, ülkesinin karşı karşıya olduğu “korkunç ekonomik baskılarla” ancak dikkatleri bir Kore savaşına çekerek başedebileceğini söylüyor. Dergiye göre Xi, bölge ülkeleriyle ticaret ve yardım ilişkisini, ancak direksiyonunda kendisinin olduğu süreçlerle yönetmesi halinde bölge liderliğinin mümkün olacağına inanıyor. Gazete de öyle: “[Kore barışı yönünde] bir adım Pekin tarafında, bölgedeki etkinlik alanında derin bir kırılmaya yol açabileceği kaygısı doğurabilir ve Kuzey Kore’yi tümüyle ABD’ye kaptırmama yönünde siyasi manevralara girişebilir.”
İki yayının yorumu da ABD Başkanı Trump’ın yayınladığı ulusal güvenlik stratejisi belgesindeki “Çin’in, bölgenin hakimi olmak istediği” varsayımına dayanıyor. Amerikan dergisi, daha da ileri gidiyor ve “Bir Kuşak, Bir Yol” girişiminin bu amaca yönelik olduğunu, Çin’in bölgesindeki bütün ülkeleri ekonomik egemenliği altına almak istediğini yazıyor. Gazete de Trump’ın Tayvan ziyareti provokasyonuna, bu son derece olağan bir şeymiş gibi bakarak, yayılmacı ve hegemonyacı olanın Çin yönetimi olduğu algısına hizmet ediyor.
Oysa Kore barışı, Çin ve Japonya dahil, tüm dünyayı sevindirmelidir. Hele bir de “Dedelerimiz boşuna mı öldü?” tavrı var ki, yazanın “Asya’da barış olmasın, hatta mümkünse bir nükleer savaş çıksın da, ne olursa olsun!” kanısını yaymaya çalıştığı izlenimini veriyor.
Hepsi yanlış; hepsi dileğe dayanan yorum yani hüsnükuruntudan ibaret. Asya’nın her köşesinde barış ve kalkınma olmalı. Ticaret artmalı, savaşlar sona ermeli...
Çünkü her türlü savaş, dünya finans-kapital merkezlerinin küresel sömürü mekanizmalarını güçlendiriyor; kaynakların verimsiz kullanılmasına, yoksullaşmaya yarıyor. Örnek, Arap Baharı denilen, haklısıyla-haksızı, “tabii” olanıla “dayatma” olanı birbirinden ayırma imkanı kalmayan süreçtir. Demokrasi getirmek isteyenlerin Afganistan’a, Irak’a, Libya’ya yaptıklarına, Suriye’ye yapmak istediklerine bakarak karar verebilirsiniz: Kim kazandı?