Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Amerikalı genç bir öğrenci, Lara El Kasım, yüksek lisans çalışmalarına İsrail’de Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nde devam etmek ister ve okuldan gerekli kabulleri alır. Bu belgeleri göstererek, İsrail’e öğrenci vizesini temin eder. Florida Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler okumuş olan 22 yaşındaki Lara, okulundaki Filistinliler İçin Adalet isimli öğrenci kulübünün de üyesiymiş.

Dünyanın her tarafındaki benzerleri gibi, bu kulübün Filistinlilerin topraklarının elinden alınmasını anmak amacıyla sergiler açtığı ve büyük yatırımcıları İsrail’i boykota çağıran bildiriler dağıttığı bilinir. Ancak Lara bu etkinliğe ne kadar katılmış, kulüp faaliyetlerinde ne kadar etkin olmuş, bilinmiyor. Bilinse de konu bu değil ve olmamalı.

Haberin Devamı

Fakat geçtiğimiz pazartesi ilk derse katılmak üzere İsrail’e gelen Lara’yı uçaktan indiğinde bekleyen polis, onu gözaltına aldı ve İsrail’e giremeyeceğini bildirerek, sınır dışı etmek üzere hazırlıklara başladı.

Andrew Brunson için seferber olan ABD büyükelçilikleri, konsoloslukları, başkan ve başkan yardımcıları, bu kepazelik konusunda kıllarını kıpırdatmadılar. İsrail vatandaşı Filistinli ve Musevi hukukçular genç kız adına, İsrail mahkemesine başvurdular ve polisin sınır dışı kararının yürütülmesini durdurmak için harekete geçtiler.

Üye olduğu kurum-kuruluş İsrail’in uluslararası firmalar tarafından boykot edilmesi çağrısında bulunan kişilerin ülkeye girmesinin yasaklanabilmesini öngören bir İsrail yasası var. Böyle bir yasa, demokratik herhangi bir ülkede anayasa mahkemesi türü bir yargı organı tarafından anında geçersiz sayılır; çünkü suçlar şahsidir, bir kurumun veya derneğin yönetim kurulunun aldığı bir karar veya yaptığı çağrının başka bir ülke tarafından suç sayılması halinde dernek üyesi kişilerin bundan dolayı cezalandırılması düşünülemez.

Ne var ki İsrail, bir teröristin, bırakın terörü, sıradan bir protestocunun ve eylemcinin faaliyeti sebebiyle o kişinin oturduğu evi, hatta mahalleyi ve köyü imha etmeyi hukuki sayıyor. Çok az da olsa, böyle kolektif cezaların insan haklarına, İsrail yasalarına ve Tevrat’a aykırı olduğunu savunan Museviler var ama hiçbirinin İsrail’de siyasal temsil hakkı kazanması imkânı bulunmuyor. Bu inançta olan Museviler de toplumdan dışlanacakları korkusuyla ağızlarını açamıyorlar.

Haberin Devamı

Lara’nın savunmasını üstüne alan Musevi avukat Yotam Ben-Hillel, durdurma kararı alamadı ama davanın görülmesini sağladı. ABD başta olmak üzere birçok ülkede Musevi diasporası bu gibi uygulamaların İsrail açısından bir halkla ilişkiler felaketi olduğunu bildiriyor ve İsrail hükümetini Lara’nın Kudüs’te okumasına izin vermesini, böylelikle ülkenin dışarıdaki görünümüne daha fazla zarar verilmemesini istiyorlar.

Netanyahu hükümeti ülkenin kendisini savunma hakkı bulunduğunu, İsrail’e zarar veren herkesle mücadele edeceğini bildiriyor. Oysa İsrail’e en büyük zararı İsrail veriyor. Barıştan ve haktan yana olan Musevilerin, İsrail’in kendisine gelmesini sağlayabilmeleri için uluslararası desteğe ihtiyacı var.