Tarihçi Prof. Halil Berktay, “serbestiyet.com” internet sitesindeki “Guernica 1937, Guta 2018” başlıklı yazısında önce İspanya’nın Bask bölgesine isyancı faşist general Franco kuvvetlerinin Hitler ve Mussolini tarafından gönderilen desteklerle birlikte yaptıkları vahşi saldırı ve katliamı anlatıyor; sonra Guernica kasabasını Guta kentiyle karşılaştırıyor. Prof. Berktay şu sonuca varıyor:
“Birleşmiş Milletler’in 30 günlük ateşkes ilân etmesine karşın vahşet durmak bilmiyor. Suriye sağır, Rusya fütursuz. Caddelerden kan akmaya devam ediyor. Guta günümüzün Guernica’sı. Kim farkında? Dünya yine görüyor, görmesine. Ama bir Picasso’su da yok Suriyeli Müslüman Arapların. Ve kimse kılını kıpırdatmak istemiyor.”
El Cezire muhabiri, Guta’nın uydu görüntülerini yayınlıyor. Şam’a 15 kilometre mesafede ve savaş öncesi yarım milyon kişinin yaşadığı şehrin mahallelerinin adeta tümüyle yok olduğunu, caddelerden, sokaklardan iz kalmadığını görüyorsunuz fotoğraflarda.
Guta’yı bombalayanlar hala Beşar Esad’a sadık hava ve kara kuvvetleri birlikleri. Guta’da yerleşmiş olan muhalif grupların sayısı beş; toplam kuvvetleri 30 bin kişi civarında. Hepsi de Sünni kişilerden oluşuyor; bu gruplardan sadece biri Özgür Suriye Ordusu’na bağlı.
Prof. Berktay’ın, yazısında Guernica ile Guta arasında kurduğu paralelliklerden biri, bir ordu birliğinin, karşısındaki askerî kuvvete değil, onun bazı değerleri paylaştığı veya içlerinden geldiği ve onlara koruyuculuk yaptığı bir kenti, kentin sivil halkını, onların evlerini, okullarını, pazarlarını, dükkanlarını, hastanelerini bombalaması:
“Albay Richthofen komutasındaki (Alman) pilotları, daha sonra İkinci Dünya Savaşı’nda deneyecekleri terör bombardı-manlarının ilk provasını yaptılar. İki saat boyunca dalgalar halinde gelip gittiler. 16:30’dan 18:45’e kadar daldılar, bombaladılar, makineli tüfekleriyle taradılar. 50 ve 250 kiloluk patlayıcıların yanı sıra, çok sayıda bir kiloluk yangın
fişeği de attılar.”
“Terör bombardımanları” bittiğinde, faşistler, Almanlar ve İtalyanlar çekildiğinde Guernica’dan geriye sadece harabe kalmıştı. Bu saldırının daha beteri, aylardır Guta’ya yapılıyor. Rus ve Suriye pilotlarının, faşist Alman meslektaşlarından daha beceriksiz oldukları söylenemez. Kendisini ülkenin meşru başkanı sayan bir kişi, kendi sivil halkını böylesine bir canavarlıkla katledemez. Ediyorsa, bilir ki bu yara asla iyileşmeyecek ve kendisi bir daha o halkın lideri olamayacaktır. Esat, ülkesinin üçe bölünmesi planını kabul etmemiş olsa idi, ne kadar canavar olursa olsun, bu saldırıya çoktan son verirdi.
Şimdi sorular şunlar: Bu bölünme planının öteki tarafları kimler? Putin Amerika’da pişirildiği, İsrail’de kotarıldığı anlaşılan bu planın neresinde? Esat ve Şiilerin razı oldukları Hizbullah milislerinin elindeki alanın dışındaki bölge, Sünniler ve Kürtler arasında nasıl pay edilecek? Petrol bölgesi kimin elinde kalacak?
Ve belki de en önemli soru: Türkiye ve Katar bu plana ne diyecek?