Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“İyimserlik geri geldi; güvenimizi kazandık, daha açık ve seçik düşünmeye başladık” diyor Trump ama sunduğu belgeden farklı konuşuyor. Belgede Rusya, “Amerika’nın güvenliğine ve refahına zarar vermek için çaba göstermektedir” deniliyor fakat konuşmasında buna değinmiyor. Rusya’yı “düşman” kelimesi yerine “hasım” kelimesiyle niteleyen (ve bunu 26 kere tekrarlayarak) açık şekilde düşmanlaştıran belgenin altında sanki kendisinin (8 santimetre uzunluğundaki) imzası yokmuş gibi, gülümseyerek hikâyeler anlatıyor: “Dün gece Putin aradı, bize teröristlere karşı yardımımızdan dolayı teşekkür etti. O bana dedi ki... Ben ona dedim ki...”

Trump’ın hafta başında açıkladığı ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinin, bürokratik oligarşinin gelenekselci kesimiyle Trump yönetimine hâkim olan “alternatif sağ” arasında güç gösterisine dönüşmesi bekleniyordu. Trump yönetimi, gerçekte Neo-Con’lar, Cumhuriyetçi Parti’ye rakip Tea Party’ciler, “Ah, Hitler sağ olacaktı ki!” diyecek kadar açık faşisti bir araya getiren Alt-Sağ ile gelenekselcileri temsil eden emekli orgeneraller ve büyük sermaye yöneticileri arasında bir koalisyondur. Nitekim strateji belgesi de bu iki kesim arasında bir tür uzlaşmaya varıldığını gösteriyor.
Yeni Çin haber ajansı, konuyla ilgili yorumunda “katı tutum yanlılarının kazandığını”, İran ise belgenin bir tür “savaş ilanı” olduğunu bildirdi. Nasıl bildirmesinler?

Trump dört ülkeyi düşman ilan ediyor: Rusya, Çin (“hasım ülkeler”), İran ve Kuzey Kore (“haydut devletler”). Rusya açık açık bilişim teknolojilerini kullanarak Amerika’daki demokratik düzeni bozmaya çalışmakla, Çin, ABD’ye ekonomik sabotajla itham ediliyor. Belgede İran’ın nükleer güç haline gelmesine, K. Kore’nin de edindiği roket teknolojisini herhangi bir tür silahla birlikte kullanmasına izin verilmeyeceği belirtiliyor.

Belgede, dünyada etkisini artırmak ABD’nin ulusal hedeflerinden biri olarak belirtiliyor; bunu sağlamak için ABD’nin askeri gücünü artıracağı kaydediliyor. Trump belgeyi sunuş konuşmasında “Savaş kazanacak güçte olmayan bir ülke savaşı da önleyemez” dedi.

Trump sadece “düşman ülke” yaratmakla kalmadı; her zaman tekrar edegeldiği “radikal İslam”, “İslamcı terörist” (örnek olarak DAEŞ ve El Kaide’yi zikretti) kavramında ısrar etti. Trump yeni bir düşman yarattı: “ekonomik büyümeyi engelleyen gündemleri savunmak.” Bir de “ABD’nin ekonomik çıkarlarını koruma ve ötesini amaçlayan bir güvenlik yenilik (innovation) tabanı oluşturmak” diye bir hedeften söz ediliyor ama ne olduğu tam anlatılmıyor.
Trump çevreyi koruma amacıyla imzalanan anlaşmalardan tamamen çıkmaya da söz verdi; kömür çıkartmaya hız vereceğini ilan etti.

İçeride ve dışarıda yeni düşmanlar oluşturmak, tarihsel “böl ve yönet” ilkesinin günün şartlarına uyarlanmış yeni sürümü olsa gerek. Trump, bu ilkeyi hayata geçirme sözü verdiği günün gecesinde, Güvenlik Konseyi’ndeki Kudüs oylamasında tüm dünyaya karşı nasıl yalnız kaldı. Bu vaziyette neyi, kimi yönetecek?