"Amerikan kuvvetlerinin DAEŞ sonrası görevleri" kavramı, iki ay önce, Amerikan Kara Kuvvetleri Kurmay Okulu ile aynı kuruma bağlı Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nden Gregory Aftandilyan tarafından kaleme alınan bir raporun yayınlanması ile duyuldu. Yayında her ne kadar ileri sürülen görüşlerin Gregory Aftandilyan’a ait olduğu belirtiliyorsa da aynı kavram, Trump tarafından Suriye özel temsilcisi olarak atanan, Türkiye eski büyükelçisi James Jeffrey tarafından da son iki ay içinde birkaç kere tekrarlandığına göre, rapordaki diğer görüşlerin de sadece Aftandilyan’a ait olmadığı belli. Nitekim Aftandilyan, ABD hükumetinde, savunma ve dışişleri bakanlıkları ve Temsilciler Meclisi’nde milletvekili ve senatör danışmanı olarak 35 yıldır görev yapmakta olduğuna göre, bu görüşler zaten değersiz olamazdı.
Rapor, Trump’ın göreve geldiği sırada ettiği “Suriye’den süratle çıkacağız” sözlerini, Suriye’deki ABD askerlerinin ç ok amaçlı hizmetini anladıktan sonra geri aldığı hatırlatılıyor. Raporda bu çok amaçlar arasında İran’ı İsrail’den ve Suudi Arabistan’dan mümkün olduğu kadar uzakta tutmanın bulunduğu belirtiliyor. Raporun yazarı “ABD’li siyasetçiler için ne kadar iştah kaçırıcı olursa olsun, Beşar El Esad’ın iç savaştan sonra da işbaşında kalacak olması ihtimali vardır ve bu, İran’ın İsrail sınırına birlik yığması anlamına gelir,” diyor. Tavsiye edilen siyaset önerisi ise ABD silahlı kuvvetlerinin “yerli ortakları olan Suriyeli Kürtlerle” iş birliğini sürdürerek Suriye’de kalmaya devam etmesi.
Tavsiyeler arasında PKK ile bağlantıları belirtilmeden ve “’Suriye Demokratik Güçleri” adıyla atıf yapılan PYD ve YPG’nin güçlendirilmesi, Suriye petrollerinin onların elinde kalmaya devamının sağlanması ve olası saldırılara karşı kendi kendilerini koruyabilmeleri için teçhizat, silah ve eğitim desteğinin arttırılması da var.
Böyle bir yapı, Astana-Cenevre süreçleri birleştirilerek yazılacak demokratik anayasaya göre yapılacak bir seçimden sonra ortaya çıkacak yeni Suriye’ye nasıl uyacaktır? Belli ki ABD ve onun eteğini bırakmayacağı açık olan Fransa yeni anayasaya bir tür federatif yapı sokturacaklardır. Bunu Türkiye’nin hazmetmesi için Türkmenlere, Arapların kabul etmesi için de Sünnilere orada burada özerk bölgeler verilmesi mümkündür.
Altı yıldır Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar gelmesine izin vermeyeceğini haykıran ve son iki yıldır Astana sürecinin diğer iki ortağı Rusya ve İran ile bu konuda ortaklaşa taahhütlerde bulunan Türkiye’ye Irak sınırında bir PKK devletini kabul ettirmek ise mümkün değildir.
ABD, anlaşıldığına göre bu DAEŞ mazereti olmadan da Suriye’de kalmaya devam edecek. Rusya ve İran, ellerini çabuk tutarak, yeni ve modern anayasanın Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayan bir devlet kurulmasını sağlamak zorundadırlar. Türkiye’nin burnunun dibinde bir terör devletine tahammül etmesi ne kadar mümkün değilse Rusya ve İran’ın Suriye’de savaşı sürdürmeleri de aynı derecede imkansızdır.
Amerika bu iki ülkeye boşuna yaptırım uygulamıyor.