Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhurbaş-kanlığı Dış İlişkiler Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet, önceki gün İstanbul’daki başkonsolosları bir araya getiren oluşum ile İngilizce Daily Sabah gazetesinin ortak etkinliğinde konuştu; Türkiye’nin DAEŞ ile mücadelede en etkili sonuç alan tek ülke olduğunu söyledi.

Gerçekten de Türkiye, 216 gün süren Fırat Kalkanı ile 216 gün süren operasyonla Suriye’nin kuzeyindeki Cerablus, Çobanbey ve El Bab bölgelerini içine alan 5 bin kilometrelik alanı, sahibi olan Arap, Kürt ve Türkmenlerin yönetimine bıraktı. Harekâtta TSK ve ÖSO 67 şehit verdi; 3 bini aşkın terörist öldürüldü.

Haberin Devamı

Suriye hükümet birlikleri, Rus askerleri, Hizbullah milisleri, ABD’nin düzenli ordu haline getirmek için milyonlar harcayıp eğitip-donattığı PKK teröristlerinden kurulu SDG dahil, sahadaki bütün kuvvetler içinde, sadece TSK ve ÖSO kuvvetlerinin, sivil halka zarar vermeden DAEŞ’e karşı en etkili operasyonu yaptığını ABD de biliyor. ABD bunu, Fırat Kalkanı’ndan önce de biliyordu.

Prof. Aybet, konuşmasını kelime kaçırmadan not etmeye çalışan diplomatlara, “Türk halkının gerçek duygularını öğrenip başkentlerine aktarmaları gerektiğini” söyledi. Diplomatların cevap bulması gereken, Türkiye’deki herkesin, ama sağcısı, solcusu, dindarı, ateisti, gelenekçisi, ilericisiyle herkesin şu soruyu sorduğu gerçeğidir:

“ABD ve 71 ülke, DAEŞ’le mücadelede neden bölgeye sınırı olan NATO’nun ABD’den sonra ikinci büyük ordusuna sahip müttefik Türkiye’yi değil de Suriye’de azınlığın azınlığı ve henüz kendi yerel yöneticilerini bile seçmemiş, demokratik bir seçimde iradesini ortaya koymamış olan Suriyeli Kürtleri seçti?”

“Suriyeli Kürtler” derken, ABD’liler ne anlıyor bilmiyorum. Washington’daki herhangi bir düşünce kuruluşuna bile sorsanız, Suriye’deki tek Kürt yapılanmasının, PKK’yı da kurmuş olan Abdullah Öcalan’ın kurduğu ve Suriye’yi terk etmesinden sonra Demokratik Birlik Partisi (PYD) adını alan örgütün, Suriye’deki Kürt aşiretlerinden hiçbirinin desteğine sahip olmadığını söyler. Bu örgütün silahlı kanadı (YPG) Türkiye’den ve Irak’tan götürdükleri ve Suriye’de aşiret bağı olmayan (çoğu kentli, işsiz güçsüz ve gelecekten umutsuz) birtakım genç insanlardan oluştuğunu Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi bile söylüyor. Bu silahlı kanadın bütün komutanları Türkiye’den gitme PKK mensuplarıdır. Amerikan Savunma Bakanlığı bunlara yeni isimler verdiler ve sonunda Demokratik Savunma Güçleri (SDG veya SDF) adında karar kıldılar. Amerikalı Centcom komutanının “demokratik” kelimesini “bu ismin bir yerinde geçirmenin” ne kadar ironik olduğunu gülerek anlattığı video hâlâ hatırlarımızdadır.

Haberin Devamı

Amaç DAEŞ ile mücadele idi ise, ABD neden bunu en etkili şekilde yapabileceğini bildiği, savaşabilir hale gelmesi için yatırım yapılması gerekmeyen Türkiye ile yapmadı?

İş dönüp dolaşıp buradaki “amaç DAEŞ ile mücadele idi ise...” şartına geliyor.

Artık amacın bu olmadığını, ABD’nin Suriye’yi iç savaş sonrasına hazırladığını anlıyoruz.

Afrin’de verdiğimiz her şehit buna da şahitlik ediyor.