Jared Kushner! Artık tanıyorsunuz. Trump’ın vergi kaçakçılığı ve tanıklara baskı yapmak gibi 14 ayrı yüz kızartıcı suçtan iki yıl hapis yatan ortağının oğlu. 2005 yılında Trump’ın kızına evlenme teklif ediyor; 2006 yılında Observer gazetesini satın alıyor. 2000 yılında yaptığı başarısız başkanlık kampanyasından sonra bu fikri tamamen unutan Trump’ı yeniden aday olmaya o ikna ediyor. Rakiplerine ve Demokrat Parti adayına atılacak çamurları derlemek üzere, İngiltere ve Rusya’da çeşitli firmalar ve kişilerle görüşmeler yapıyor. (Bu görüşmelerin karanlık yüzü aydınlatılamadığı için FBI daha sonra kendisine Beyaz Saray’a girip çıkma belgesi vermeyi reddedecek ve bu izin ancak Başkan Trump’ın emri ile alınabilecektir.)
Trump’ın başkan olacağına ilk baştan beri inanan tek kişi; Indiana eyaleti valisi Mike Pence başkan yardımcısı olarak bulan kişi. Dahası, Michael Wolff ve Bob Woodward’ın kitaplarına göre bütün danışmanları ve bakan adaylarını belirleyen kişi.
Jared Kushner. Son rolü kayınpederinin Orta Doğu başdanışmanı ve “Asrın Anlaşması” denilen Orta Doğu Barış Planı’nın mimarlığı. Plan güya Filistin Sorununu çözmeyi amaçlıyor ama adında bile “Filistin” kelimesi geçmiyor. Planda tümü açıklanmamış olmakla birlikte Filistinlilerin devlet kurma hakkından söz edilmiyor; böyle bir devletin nasıl kurulacağı, nerede kurulacağı da zikredilmiyor.
İşte bu Jared Kushner, bu hafta başında HBO kanalında bir programdaki mülakatında “Onları birçok şeyle suçlayabilirsiniz, ama onların (Filistinlilerin) kendi geleceklerini tayin hakkı olmalıdır” dedi. Laf burada bitmiş olsa idi, ABD’li yetkililerin Filistinlilerin self-determination (kendi geleceklerini belirleme) hakkından söz etmemelerine dayanarak pazartesi günü bu anlaşmanın barış getirmeyeceğini yazmış olduğum için, herhalde çok sevinecektim.
Ancak Kushner devam ediyor:
“Ümit edilir ki, onlar zamanla yönetimi becerebilir hale gelirler. Filistinli bölgelerinin yatırım yapılabilir hale gelmesi için, adil bir mahkeme sistemi, basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne, bütün dinler için hoş görüye sahip olmaları gerekiyor.”
Yani, Filistin halkı kendi kendisini yönetmekten acizdir. Bunu, Tevrat Okulunu bitirdikten sonra babasının yaptığı olağan üstü yüksek bağış sayesinde Harvard’a kabul edildiğine dair kitap yazılmış olan bir kişi söylüyor. Avrupa’da ve Amerika’da despotik krallıklarda katoliği olsun, protestanı olsun kendi gibi inanmayanları işkence direğinde yakarken, Filistinliler, dört dine ev sahipliği yapıyorlar ve dünyaya tolerans kavramını yayıyordu. İfade özgürlüğü belki de bütün İslam coğrafyasında, her yerden önce Filistin topraklarında gelişti.
Filistin, Kushner ve Avrupa’da mutlak bir yok olmayla karşı karşıya bulunan tüm Musevilere kucak açan, onlara yurt ve yuva sağlayan ilk toprak parçasıdır. Filistinliler, İslam’ın Şura fikrini Avrupalı mülteci Musevilere öğreten insanlardır.
Sözler kafanın aynasıdır. Bu kafayla Kushner Filistin’e barış değil, sadece savaş,
kan ve gözyaşı getirir.