Amerika’da 1955 yılında Yale mezunu olmaktan başka sermayesi olmayan bir genç, National Review adında bir dergi yayımlamaya başladı. William F. Buckley ismindeki bu genç, derginin “amaç ve misyon” belgesi olarak kaleme aldığı makalede, birçok iddianın yanı sıra, dergisinin Amerika’daki “sorumsuz sağ” akımların ciddi bir birikim sağladığı zamanda yayın hayatına atıldığını belirtiyor; amacının “Tarihin yolunu kesip, ‘Dur’ diye bağırmak olduğunu” ifade ediyordu. Bu ifade, bana ilk okuduğumdan beni hep Necip Fazıl’ın “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak/Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak…” dizelerini çağrıştırır: “Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden/Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden...”
Buckley 2008’de vefat etti ama dergisi kısmen de olsa sorumsuz sağ akımlara karşı tutumunu sürdürdü. 1950’ler, ABD’de henüz Nazizm’in fikren ve hatta örgütsel olarak yaşadığı yıllardı. Ta 1958’de, Başkan Dwight Eisenhower üzerinde Musevi lobisinin etkisine karşı çıkmak için Amerikan Nazileri kollarında gamalı haçlarla gösteri yapıyorlar ve üzerinde “Save IKE from Kikes” yazabiliyorlardı (IKE, “Eisenhower” ailesine kasabalarında verilen kısa ad; Kike ise Musevilere ağza alınmayacak kadar aşağılayıcı bir hitap tarzı.) Sadece Naziler değil, Buckley’in “sorumsuz sağ” dediği grupların başında Evangelist-reformcu Hıristiyan grupları geliyordu. Televizyonun yaygınlaşması, bu grupların bol bağış toplayarak, gerçekten sahip olduklarının çok ötesinde bir etkiye sahipmiş gibi görülmesine yarıyordu.
Buckley ve diğer Katolik-laik yazarların mücadeleleri Amerikan Sağı’nı önce Faşist-Nazi gruplardan sonra da başta Robert W. Welch’in kurduğu John Birch Society isimli, yenilemez-durdurulamaz sanılacak kadar yayılmış fanatik dincilerden, tabir yerinde ise, temizledi.
Ancak bu gruplar hiçbir zaman bitmedi. 1980’lerde gelişmeye başlayan, Moral Majority (Ahlaki Çoğunluk), Christian Coalition, Family Research Council (Aile Araştırmaları Konseyi, gibi kimi ciddi görünümlü, kiminin sadece ismi ciddi, yüzlerce fanatik Protestan örgüt, basit bir köy kilisesinden, sahip olduğu alan İstanbul’da tarihi yarımadanın iki katı genişliğinde olan Virginia’daki Liberty Üniversitesi gibi eğitim kurumlarına kadar değişen varlıklara sahip oldu. Trump, başkan seçilmeden önce de seçildikten sonra da bu kurumları, özellikle Jerry Falwell’in Liberty Üniversitesi’ni ve ona vücut veren Southern Baptist kilisesini defalarca ziyaret etti.
Trump’ın seçilmesine elverişli bağnaz dinci ve aşırı milliyetçi Alternatif Sağ hareketi üyeleri bu okullardan, bu kiliselerden yetişti. Şimdi Amerikan Sağı’nı bu gruplardan kurtarmak için Washington’da bu hafta gösteriler yapılıyor.
Belki de bildiğiniz bu hususları, kendi kendime tekrar ededurduğum “Bir papaz için 81 milyondan vazgeçme” meselesinin gerisinde neler olabileceği sorusuna cevap ararken hatırladım. “Sorumsuz sağ” ABD muhafazakâr siyasetinin başına daima dert açmıştır ve açmaya devam etmektedir. Eğer buna hâlâ “sağ” denebilirse.