Yumurta fiyatlarını protesto amacıyla düzenlenen masum kitle gösterileri değil, dışarıdan düzenlenen kalkışma denemesi olduğu anlaşılmakla birlikte, İran’daki son olaylara karşı, Türkiye’de bir kayıtsızlık gözleniyor. Sosyal medyada, İran konusunda ihtiyat tavsiyelerine bile yöneltilen sert eleştiriler var. Henüz az oranda olsa da gösterilerde ortaya atılan sloganlardaki haklılığa işaret eden mesajlarda artış görülüyor.
İran’da olup bitenlerin ve olabileceklerin sadece İran’ı ilgilendirmeyeceğine bir kere daha işaret etmek gerekir. İran, işbaşındaki molla rejiminin, Pers yayılmacılığından tutun, Şia cephesi oluşturmaya kadar adeta sayılamayacak kadar çok günahına, kendi halkını katletmekten çekinmeyen Suriye diktasına da yine sadece mezhep gayretiyle destek vererek Beşar Esad’ın cinayetlerine ortak olmasını da ekleyin. Bu ortaklığın İran için hiçbir getirisi yoktu; tam tersine, Suriye’deki iç savaşın İran’a ağır bedelinin olacağı belliydi. Obama’nın giderayak yaptığı anlaşmanın Trump yönetimi tarafından reddi yönündeki gelişmeler bu bedel ödetmenin sadece başlangıcıdır. İran’ın, Türkiye ve Rusya’nın Astana için yaptığı davete dört elle sarılması bu husumete karşı müttefik edinme çabasıydı.
Rusya da Suriye iç savaşının tek sponsoru olarak kalınca ülkeye bir an önce barışı geri getirmekten başka çare olmadığını görmüş, muhalifler üzerinde söz sahibi olan Türkiye ve Esad üzerinde söz sahibi olan İran’a sarılmaktan başka çare bulamamıştı. Bu çözümün Esad ile veya Esad’sız olacağı konusundaki fikir ayrılığı bir yana, Suriye barışı, buna karşı olanların durumuna bakınca, Astana mimarlarının kendi iç siyasetlerinde birtakım gailelerle uğraşıyor olmamalarını gerektiriyor.
Karşı cephe, yani Astana’da öngörülen adil, onurlu ve sürdürülebilir bir barışın yerine kendi tasarımlarına uygun bir yeni Ortadoğu oluşturmaya çalışan ABD, İsrail ve Suudi Arabistan ittifakı ise İran’ın meşru aktör haline getirilmesinden dolayı Rusya ve Türkiye’ye karşı ciddi surette diş bileyliyorlar. Rusya’ya yeni ABD yaptırımları, içerdiği ambargolarla, sadece Rusya’yı değil Türkiye’yi de cezalandırmaya yöneliktir. Bu iki ülkeye karşı denenmedik istikrar-bozucu girişim kalmadığı için, şimdi üçlünün en zayıf halkası olan İran
hedef alınmış görünüyor.
İç istikrar açısından ülkelerin gücü, halkın memnuniyetiyle doğru orantılıdır. Ne kadar dışarıdan yönlendirildiği anlaşılsa da gösterilere yakından baktığınızda, İran halkının memnuniyetsizliği çok açık belli oluyor. Ancak bu kertede, bölgesel dengeler açısından, özellikle Suriye söz konusu ise, Freud’un puronun simgesel önemine işaret etmek için söylediği “Bir puro her zaman puro değildir” sözünden hareketle diyebiliriz ki İran her zaman sadece İran değildir.
Bu dengelerin devamı için mollaların 1979’dan beri sürdürdükleri sözüm ona İslam yönetimini, bir an önce gerçekten demokratik, çağdaş ve komşularıyla iyi geçinen
bir cumhuriyete çevirmenin barışçı yolunu bulmaları şarttır.