George Bush için iyi bir şey söylemeye baskı ve cebir yoluyla zorlanırsa, insan, New Yorker dergisinin anma yazısındaki cümleyi tekrar edebilir:
George Bush, Amerikan halkının yarısı tarafından nefret edilmeyen ve aşağılanmayan son Cumhuriyetçi idi.
Lincoln ile başlayan büyük Cumhuriyetçi liderler zinciri, ine-ine Sarah Palin’e, oğul Bush’a ve Trump’a kadar indi. Evet belki--Çin büyükelçiliğinden BM daimî temsilciliğine, CIA başkanlığından 8 yıl başkan yardımcılığına kadar uzanan--her faniye nasip olmayacak uzun ve zengin meslek yaşamında herkesin tanık olduğu nezaketi ve kibarlığı ile aday olduğunda, tanınan en beyefendi siyasetçi idi. Ama Başkan Bush bütün bu özelliklerin tersi bir kimlik sergiledi.
İşe, sanki kendisini 8 yıl başkan yardımcısı
olarak taşımış olan Başkan Ronald Reagan dönemi bir şiddet dönemi imiş gibi, “Daha kibar, daha nazik bir Amerika” vaat ederek başladı. Reagan zamanında ite-kaka durgunluktan kurtarılan ekonominin yeni vergilerle ayakta durabileceğini bütün ABD bilirken o--üstelik seçimi kazanması için hiç de gerekli olmayan--yeni vergi getirmeyeceği sözünü, “Dudaklarımı okuyun: Yeni vergi yok!” diyerek,
kabalık ölçüsüne bir kesinlikle tekrar etti.
Ama ABD’ye yaşattığı dört yıl ne nazik ne de kibardı. Diplomatik yollarla halledilebileceği çok belli olan Irak-Kuveyt anlaşmazlığını, kendi atadığı büyükelçi berbat edip, bir işgale dönüştürdüğünde, izlenebilecek en az 50 ayrı yol varken o savaş yolunu seçti ve 100 saat içinde 20 bin Iraklı askeri öldürdü. O tarihte İran ile gereksiz ve kazananı olmayacağı başından belli bir savaşı 8 yıl sürdürerek, kendisini siyaseten, ülkesini de maddî-manevi iflasın eşiğine getirmiş olan Irak diktatörü Saddam Hüseyin’e adeta gençlik ve meşruiyet aşısı yapılmış oldu. Saddam, bu savaştan sonra iyice çıldırdı ve ülkesini bugün içinde bulunduğu bataklığa sürükledi.
Bush’un başlattığı katliamı ise oğlu George W. Bush 8 yıl sonra kaldığı yerden devam ettirecekti.
Ülkesini bataklığa sürükleyen sadece Saddam değildi. Çok kısa sürmüş olsa bile Kuveyt’i Irak işgalinden kurtarmak için giriştiği bu saldırı ile Bush ABD’de ekonomik dengeleri o kadar bozdu ki, yeni vergi getirmeyeceği vaadini de tabir yerinde ise yaladı, yuttu. ABD tarihinin en büyük ekonomik durgunluğuna ve gerileme dönemine girdi.
ABD’nin 41’nci başkanı olan Bush, ikinci dönem seçilemeyen beş başkandan biri olmayı başarmıştı. Bush, aynı zamanda anılarını yazmayan tek başkandır. Bush’un belki de yazacak hiçbir şeyi de yoktu. Kendi başına, başkasının ikinci adamı olmadan dümene oturduğu ilk işinde, 8 yıldır tıkır-tıkır işleyen ABD siyasetini alt üst etmeyi başarmış, üstelik yerini millî siyasette elini ilk kez deneyen, gerçekten acemi bir eyalet valisini, Bill Clinton’a kaptırmıştı.
Baba Bush belki oğlu ve Obama’nın 8 yılını takiben gelen Trump gibi Amerika’nın yarısının nefret ve alay konusu olmamıştı. Ama Amerikalılar ona bir dört yıl daha tahammül edememişlerdi.