Arap Birliği’nin (League of Arab States-Arap Devletleri Cemiyeti) varlığı 1945’e dayanır. 1944’te İngiltere’nin önderliğiyle, Arap ülkeleri arasında çatışmaları önlemek için imzalatılan 1944 tarihli İskenderiye Protokolü’ne taraf olan Arap ülkeleri güya aralarındaki anlaşmazlıkları görüşmeler yoluyla çözecekler ve ekonomik kalkınma amacıyla iş birliği yapacaklardı. Ama bunların hiçbiri gerçekleşmedi.
Bir iki yıl sonra İsrail devletinin temelleri atıldığında bazı üyeler desteklemeyi, bazıları karşı çıkmayı önerdiler. Kimi Birleşmiş Milletler’de İsrail’in kuruluşuna karşı çıkmayı, kimi sadece Arap topraklarının bölünerek bir de Arap devleti kurulmasını savundu. Ama ortak bir tavır alamadılar.
Pardon, ortak bir tavır aldılar! Türkiye’ye karşı ortak tavır aldılar. Türkiye’de işbaşındaki hükümet, Mart 1949’da İsrail tanıma ve diplomatik ilişkiler kurmaya karar verdiğinde Arap Ligi Türkiye’yi kınama kararı aldı.
Aradan zaman geçti; bu karara önayak olan Suudi Arabistan şimdilerde Arap ülkelerini İran ile ortak petrol ve doğal gaz sahalarını işletmek zorunda olan Katar’ı düşman ilan ediyor; diğer Arap ülkelerini, Katar’la ilişkilerini kesmeye, hatta ortak bir kuvvet oluşturarak, Katar’ı işgal etmeye zorluyor. Ama aynı Suud, sözgelimi, İsrail’in elektriksiz ve susuz bıraktığı Gazze’ye yardım amacıyla kılını kıpırdatmıyor. Tam tersine, İsrail ile Arap komşuları arasında tesis edilmeye çalışılan barış için ABD’nin (daha doğrusu mevcut Başkan’ın damadının) hazırladığı barış planını destekliyor. Bu planın ilk adımının Kudüs’ü İsrail başkenti olarak tanımak olduğunu hatırlarsak, Suudilerin Türkiye’nin İsrail ile diplomatik ilişki kurmasından bu yana epey yol kat ettiğini söyleyebiliriz.
Aradan geçen bu süre içinde Arap Birliği de kâh Mısır’ın kâh Suudi Arabistan’ın borazanı oldu; ama hiçbir zaman 22 üye ülkenin çıkarlarını koruyan uluslararası bir güç olmadı. Libya’nın 2011’de ABD, İngiltere, İtalya ve diğer 10 ülke tarafından işgali sırasında, mesela, Arap Birliği neredeydi? Yemen’de nerede? Irak ve Suriye’de nerede? Oysa Arap Birliği, üyelerinin milli gelirleri açısından dünyanın en zengin uluslararası örgütüdür.
Şimdi bu pespaye kurumun genel sekreteri olan Ahmed Ebu Gheyt, 54’ncü Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı’nda Ortadoğu konularının ele alındığı oturumda Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili olarak, “Türk arkadaşlarıma, kardeşlerime, meslektaşlarıma sesleniyorum; sınırınızın güneyindeki bir Arap ülkesine müdahale ettiğinizin bilincinde olmalısınız. Bu şekilde eyleme geçmeden önce ilkelerinizi ortaya koymanız beklenir” buyurmuş!
Beyefendi Türkiye’nin “Sınırlarımızın ötesinden bize her gün silahlı saldırı yapılıyor, bunu önlemek gerekir!” sözünün neresini anlamamış acaba? “Sınırlarımızın dibinde, Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozan bir terör koridoru devleti kuruluyor; bunu kabul edilemez” ifadesinin bir ilke dile getirdiğini anlamak ne kadar zor acaba?
Ülkeler gibi örgütlerin de kuklacısı var.