Tam bir savaş histerisi. Trump İngiltere’yi, 14 Avrupa ülkesi Trump’ı izleyerek 93 Rus diplomatı ülkelerinden kovdular. Kanada’yı saymıyorum bile. İngiltere, 23 Rus’u sınır dışı etmişti.
Burada bir ince noktaya dikkat etmek gerekir. ABD 60 Rus diplomatı kovarken, “koca” Almanya 4 Rus’u kovuyor. Hiç şüphesiz Almanya’da Almanların bildiği 4’ten fazla Rus casusu vardır. Bir iki istihbarat örgütü eski başkanının anılarını okumuş kişiler olarak hepimiz dünyanın bu “casus oyunu” numarasını biliriz. Her ülkenin her ülkede casusu vardır; ama ülkeler bu casusların varlığını anladıkları anda kovmazlar. Çok canlarını yakacak bir zarara uğramadıkça birbirlerinin casuslarını karşılıklı tolere ederler. Rusya’da faaliyet göstermiş ve yakalandıktan sonra İngiltere’ye iade edilmiş Sergey Skripal ve kızı Yulia’nın İngiltere’de öldürülmek istenmesi böyle bir “ağır hasar” sayılmış olacak ki İngiltere 23 Rus’u, Rusya da aynı sayıda İngiliz’i sınır dışı etmişlerdi. Olay orada kapanmadı ve AB, Trump’ı takiben diplomatik savaşa katıldı.
Beyaz Saray sözcüsü, bu kararla, ABD ve AB ülkelerinin, Rusya’nın küresel istihbarat yeteneğine önemli bir darbe vurduğunu söyledi. Hırvatistan’da bir Rus casusu eksik olursa ne olur demeyin. Bunun Rusya üzerinde bir etkisi olmaz ama savaş açılacak ülke arayışına başlamak üzere “şahinlerin şahini” John Bolton’ı ulusal güvenlik danışmanı yapan Trump üzerinde etkisi olur. Rus diplomatları kovan ülkeler listesinin BM’de Kudüs konusunda 128 ülkenin tokadının acısını hafifleteceği muhakkak. Sadece bu değil; bu kadar çok Rus’u sınır dışı ederek ve Seattle kentindeki Rus konsolosluğunu kapatarak, kendisini hiç ilgilendirmeyen bir konuda böylesine aşırı bir tepki vermesinin sebebi, Amerikan halkına “kendisinin bir Rus piyonu olmadığını, seçimi kazanmasını Rus bilgisayar korsanlarının sağlamadığını” kanıtlamak arzusu olsa gerek. Böylece hakkında yürütülen ve muhtemelen azil davasıyla sonuçlanacak soruşturmadan kellesini kurtarmak istiyor.
Peki, AB’ye ne oluyor? Ukrayna’da “Gezivâri” kalkışmaların AB’nin desteğiyle oluştuğunu belirleyen Rusya, önce Ukrayna’daki Rus azınlığı kullanarak, sonra ordusunu göndererek, Kırım’ı işgal ederek, Avrupalıların gözünde demokratik bir hak arama mücadelesini ezmişti. Suriye’de Esad’a sağladığı destek de AB’nin gözünde Putin’i hiç de sevimli kılmıyor. Rusya’nın Çin ile ilişkilerini son 50 yılın en iyi düzeyine çıkarması Avrupalıları huylandıran bir başka gelişme. Rusya’da ulusal gelirin Putin ile yüzde 250 artması, ekonomisi gerileme değilse bile durgunluk halindeki AB için bir başka husumet sebebi. Bugün Rusya, dün Sovyetler’in asker bulundurduğu coğrafyanın hemen hemen tamamına bekçilik ediyor. Buna karşılık, Baltık’tan Karadeniz’e, Atlantik’ten Volga kıyılarına kadar, Avrupa ülkelerinde ABD silahlarının ve askerlerinin sayısı artıyor.
Bunlara rağmen, bu casuslar-diplomatlar savaşının fazla uzaması ve daha sert tutumlara dönüşmesi de beklenmemelidir.
ABD aşkı da bir yere kadar!