Avrupa Birliği, ABD yaptırımlarının sarsacağı ekonomilerine, bir de mesela yeni göçmenler gibi ekstra krizlerin eklenmesini istemiyor. Bunun için de bir ön önce Türkiye’ye karşı eteklerindeki taşı dökmeleri gerekiyordu. Döküyorlar!
Türkiye’nin, Rusya ve İran ile ortaya koyduğu Suriye sorununu süratle çözme iradesi de AB için önem taşıyor. Bu sebeple Astana ve Soçi Süreçleri sarsılmadan devam etmeli; Trump’ın “hedef gözeterek konulan yaptırımlar” listesine giren bu üç ülkenin yaptırımların olası kötü etkisinden korunması gerekiyordu. Koruyorlar!
Eğer Trump, keyfi ve tek taraflı kararla aldığı İran yaptırımlarına riayet etmeyen şirketlere cezai yaptırımlar uygulayacak olursa, bu karara karşı direnecek cephede Türkiye gibi bir ülkenin boşluğu olmamalıydı, bunun için safları sıkıştırmak gerekiyordu. Sıkıştırıyorlar!
Avrupa Parlamentosu Türkiye Forumu (veya Türkiye’nin Dostları Forumu) geçen hafta içinde yayınladığı bildiride, Trump’ın Türkiye’den ithal edilen çelik-alüminyum vergilerini iki katına çıkartmasına karşı çıkan ifadelere yer verdi. Bu Forum, Avrupa Parlamentosu’nu temsil etmiyor ama Brüksel kaynaklı bir kuruluşun desteği, kadirşinas milletimizin elbette hoşuna gitti.
Hollanda ile ilişkilerimiz yeniden düzeliyor diye de sevindik. Almanya ile Kasım ortası yapılacak üst düzey görüşmenin haberi bile memnunluk yarattı.
Kurt kışı atlatırmış ama yediği ayazı da unutmazmış!
Nitekim, Avrupalı dostlar hâlâ yazılı olmasa da sözlü açıklamalarında, belki duyulmaz umuduyla, cümle aralarına “Bu arada Türkiye’nin yargı ve yürütme arasındaki çizgiyi belirsiz hale getiren son anayasa değişikliği…” gibi ortada Trump faktörü yokken ettikleri lafları, yani Türkiye’nin demokratik bir çoğunlukla ve iki tarafın da adil olduğuna anlaştığı bir referandumda kabul edilen anayasa değişikliğini adeta reddeden ifadeleri sıkıştırmaktan geri durmuyorlar.
AB uzmanları, en azından Türkiye halkının çoğunluğunun Müslüman olması sebebiyle Avrupa ile tam ortaklığı rüyasında bile göremeyeceğini düşünmeyenleri, şu gerçeği kabul etmek zorundadırlar:
Türkiye, dünyada çok az ülkenin karşı karşıya kaldığı düzenli, planlı, hasmane bir saldırıyla karşı karşıya kaldı ve bu saldırıyı atlatmak için gerekli altyapı-üstyapı önlemlerini bir gecede, evet bir gecede almayı başardı. Bu önlemler finans ve ekonomi yönetiminde söz sahibi kurum ve kişiler tarafından doğru ve yerinde bulundu ve ülkenin ilk salvoyu savuşturmasını sağladı. Bunu, yeni kurulan ve üstünlüğhükümet krizlerini önlemek, kararların bürokratik oligarşi içinde sürüncemede kalmasına engel olmak olan Cumhurbaşkanlıhükümet sistemi sayesinde mümkün olduğunu kendisini gerçekten Türkiye dostu sayan bütün Avrupalılar görmeli ve kabul etmelidir
Elbette, egosu sarsılan ve kendi iradesinin yerine getirilmediğini görünce ortaya çıkan “Narsisist Öfkesi” diye bir şey var psikoloji dünyasında. Bu, belki ülkemizin başına daha birçok bela açacak. Ama yeni sistemin bu salvoları da savuşturacağına inanabiliriz.