YAŞ (Yüksek Askeri Şûra) toplantısından 4 “beklenen”, 1 de “sürpriz” karar çıktı.
Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ın görev süresinin sona ermesine daha 2 yıl var.
Devam etmesi askeri geleneklerin gereğidir.
Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanlarının görev süreleri zaten doluyordu.
Emekliye ayrılmaları doğal.
Jandarma Genel Komutanı Org. Yaşar Güler 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışımında başarısıyla öne çıkmıştı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirileceği de zaten konuşuluyordu.
Sürpriz ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele’nin adı geçerken Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Koramiral Adnan Özbal’ın getirilmesi oldu.
....................
TSK Türkiye’nin gözbebeğidir.
Ülke ve ulusal bütünlük güvenliğimizin teminatı mertebesindedir.
....................
Ne yazık ki...
15 Temmuz FETÖ darbe kalkışımı, bu çok değerli ve önemli kurumumuzun içeriden -neredeyse- “ele geçirilmek durumunda bırakıldığını” gösterdi.
Her ders yılı başında Harp Okullarında “yoklama” yapılır.
“1 numara?”
Öğrenciler hep bir ağızdan hançerelerinin tüm gücüyle haykırır.
“Burada...”
“1 numara” Harp Okullarında “Atatürk’ün numarasıdır.”
Bu sadece “simgesel” bir “ritüel” değildir.
Atatürk’ün Silahlı Kuvvetler için “kesin ve değişmez” ilkeleridir de...
Bunlar...
1- “Liyakat”
Yani...
Torpil, hiçbir ilişki, yakınlık, menfaat, tarikat / cemaat vs. gibi aidiyet nedenleriyle değil sadece ve sadece donanımı, karakteri, yurtseverliği, disipliniyle terfi ve tayin.
2- “Meşruiyet”
Yani...
Meşru sivil devlet yönetimine bağlı olarak “kanunlarının verdiği görevleri yapmak, yetkilerini kullanmak...”
3- “Disiplin”
Meşru sivil devlet yönetimine bağlı olarak emir ve komuta zincirini koruyarak kanunlar çerçevesinde üste mutlak itaat.
4- “Siyaset dışında kalmak”
Yani...
Her ne suretle ve nedenle olursa olsun, siyasi partilerin, siyasete nüfuz etmiş dini, etnik, menfaate dayalı tüm politika akımlarının kesinlikle dışında kalmak.
Osmanlı’nın çöküşünün habercisi “Balkan Savaşları” orduya politikanın girmesiydi.
“Liyakat” yerine “siyasi aidiyet” ve “kayırma”, bol keseden bahşedilen “paşa” unvanları, “mektepli” değil, “alaylı” -yeteneksiz- komutanlar (!) ve tabii devlete el koymaya kararlı “İttihat ve Terakki Cemiyeti” gibi yarı “askeri”, yarı “siyasi” kuruluşlar Osmanlı’nın sonunu getirdi.
Mustafa Kemal daha o zamandan askerin siyaset yapmasına karşı olmuş, bu cemiyetten fikir coğrafyasında kopmuştu.
İstiklal Savaşı kazanıldıktan sonra da komutanlarına “Ya asker olarak kalın, ya da üniformanızı çıkartın ve siyasete girin” kesin tercih dayatmasında bulunmuştu.
Sonuç almıştı.
Ölene kadar da asker ocağına siyaset girmesine / sızmasına izin ve olanak vermedi.
....................
Şimdi...
TSK için “arınma” süreci.
Hâlâ içeride kalmış “kripto FETÖ’cüler olduğu” dile getiriliyor. Ama...
Artık sayılarının ve etkilerinin hayli azaldığı söylenebilir.
Arınma elbette sürecek.
Yeter ki çok acılar ve akan kanlar pahasına üstesinden gelinen 15 Temmuz’dan yeterli ders alınabilmiş olsun.
Başka odakların TSK’ya sızmaları ve kilit noktaları ele geçirme kanalları tıkanmış olsun.
....................
YAŞ kararlarının TSK ve ülkemiz, milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.