Dünkü yazımda “PKK/PYD’nin dünya kamuoyunu etkileme stratejisini” yazmıştım.
Özetle...
Avrupa ve Amerika’da “sol/liberal odakları etkilemek” yol haritasını çizmişler.
Küresel yükselen değer “kadının toplumda eşitliği” eksenli bilgi ve görüntüleri servise koyuyorlar.
“Kadının her kademede eş başkanlığı... Ellerinde kalaşnikoflarla üniformalı kadınlar, kumanda mevkilerindeki kadınlar...”
100 yıl önceki İspanya iç savaşında “Cumhuriyetçiler” diye etiketlenen sol cepheye Avrupa ve Amerika’dan gelen yabancı sol liberallere çağrışım yaptırmak amacıyla “Afrin’deki sayıları 8-10’u ancak bulan, Avrupa ve ABD’li sol liberal katılımların görüntüleri...”
“Stalinist” damgasını silmek amacıyla daha çok ABD solu havasında bir dönüşüm iddiası...
Afrin’e Robert Fisk ve benzeri, kamuoyunda etkili gazete yazarlarını getirmek. Lehte yazı yazmaları için etkilemek çabaları.
Bu arada, Avrupa ve Amerika’nın çok satan gazetelerinde kendi yararına haberler, analizler yayımlatmak. Bunun için o ülke ve şehirlerdeki bürolarının yıllardır muhit yapmış elemanlarını tam gaz çalıştırmak.
Uzatmayayım...
Onlara Rum ve Ermeni lobilerinin yanı sıra “yerkürenin en etkilisi” kabul edilen “Musevi lobisini” de ekleyin.
........................
21. yüzyılın seçimlere dayalı demokratik rejimlerinde yöneticiler ikilem karşısındadır.
Bir yanda, yönettiği devletin “dışişleri, komutanları, istihbarat kuruluşları...”
Diğer yanda, kendisini seçen ve bir dahaki seçimde gene onu sandıktan çıkartmak ya da sandığa gömmek kararını verecek olan seçmen.
Yani...
Millet.
Yani...
Kamuoyu.
Devletleri yönetenler zaman zaman bu ikisi arasında kalırlar.
Ve...
Özellikle “büyük devletler” kamuoyuna daha fazla kulak vermek, öncelik tanımak durumundadır.
Devletinin diplomatları, savunma danışmanları, komutanları, savunma bakanları, dış politikada “başka tercih” için öneride bulunsalar, ağırlık koysalar da “büyük devletin başı” için öncelik kendisinin ve partisinin seçmenle ilişkisidir.
Çünkü...
Büyük devletin dış politikada “yanlış yapmak lüksü” vardır.
........................
O nedenle, “Türkiye, siyasi iktidarın kararlılığı, askerin başarısı, Rusya’nın engel koymamasını, Suriye’nin BM’ye başvurmasını önleyen usta diplomasisi” ile Afrin’e Zeytin Dalı harekâtını başlattı, başarıyla sürdürüyor.
Ama...
Avrupa ve Amerika kamuoylarını kazanacak “iletişim” ayağı için -ne yazık ki- aynı şey söylenemez.
.......................
Washington Post, New York Times, Wall Street Journal, Times, Independent, The Guardian, Le Monde, Le Figaro, Bild, Die Welt, El Pais gibi dünyanın en saygın gazetelerinde çift sayfa ilanlar görebilmeliyiz.
Dünyanın en saygın TV’lerinde Türkiye yer almalı.
Turgut Özal bu alanda çok ustaydı.
Gittiği ülkenin büyük gazetelerini, TV istasyonlarını ziyaret eder, düşünce kuruluşlarında konuşmalar yapardı.
Ecevit de öyle.
Ve...
Hapisteki gazeteciler soru işareti de dikkate alınmalı.