BARZANİ Türkiye’de...
İstanbul’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi.
Ankara’da Başbakan Binali Yıldırım’la görüştü.
.................
İstanbul’a geldiğinde göndere “Kuzey Irak Kürt Yönetimi bayrağı” çekildi.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun MHP’den koparak kurduğu BBP (Büyük Birlik Partisi) mensuplarından bir grup bunu protesto etti:
“Mehmetçik dağlarda şehit olurken, buraya Kürdistan bayrağı çekilemez...”
Protestocular polis tarafından alınıp götürüldü.
Ama...
Bayrak gönderde kaldı.
Doğru olanı budur.
Devlet protokolü gereğidir. Kaldı ki sadece bu kez değil daha önce de Kuzey Irak Kürt Yönetimi bayrağı ile birlikte Irak bayrağı ve Türk bayrağı gönderlerdeydi.
.................
Buralara geliş, geleceğe de ışık tutabilir.
Birinci Körfez Savaşı öncesi ABD’nin “Türkiye muhabbeti” tavan yapmıştı.
ABD yetkilileri “Ne BM’ye ne NATO’ya ihtiyacımız var. Bize dostumuz Türkiye yeter” diyorlardı.
Çünkü...
Saddam Irak’ının işini bitirmeye karar vermişti Beyaz Saray...
Savaşı Türkiye üzerinden Irak’a girerek başlatmak “stratejik” olarak en uygunuydu.
TSK da Kuzey Irak’ı tutacaktı.
ABD arkasını Türkiye’nin silahlı gücüyle sağlama almak istiyordu.
Amerikalılar “Hiç kaygı duymayın, tek kurşun bile atmayacaksınız, oradaki varlığınızla caydırıcı olacaksınız” diyorlardı.
Ne var ki 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçemedi.
ABD harekâtı Güney’den başlattı.
Kuzey’de sırtını sağlama almak için Barzani ağırlıklı Kuzey Irak Kürtlerini “stratejik ortak” ilan etti.
Kandil’i karargâh yapmış PKK da böylece rahat nefes aldı.
PKK’nın başını da okşamaya başladı ABD.
.................
Oysa...
Tezkere TBMM’de kabul edilseydi PKK, Kuzey Irak’ta hayat alanı bulamayacak, büyük olasılıkla İran hududunun içindeki dağlara çekilerek orada sıkışacaktı.
Belki, Kuzey Irak Kürt özerk yönetimi bile kurulmayacaktı.
Zaten...
Kuzey Irak’ta bir Kürt yönetimi fikri Ankara tarafından “kırmızı çizgi” ilan edilmiş değil miydi?
Zamanla...
“Kırmızı” çizgiler, “pembeye” dönüştü.
Ardından...
Önce “çok açık pembe” oldu, bir süre sonra da uçtu, renk falan kalmadı.
Bakın artık Barzani havalimanında protokolle karşılanıyor, göndere bayrağı çekiliyor.
Suriye ve Irak sorunlarının çözümü için “karşılıklı dayanışma, ortak çözümler” Türkiye devletinin doruklarında, Barzani’yle konuşuluyor.
.................
“Zaman tüneli yolculuğu” yaptığımda gördüğüm şudur...
Barzani Türkiye’ye ilk gelişinde, bu ziyaret medyadan gizlenmek istenmişti.
Medyaya sızmasın diye MİT lojmanlarında misafir edilmişti.
Nereden nereye...
.................
Barzani açıkça “I. Dünya Savaşı’ndan sonra Sykes-Picot tarafından çizilmiş olan Ortadoğu sınırları artık değişecek” diyor.
Barzani’nin “bağımsız Kürdistan” ilanı için temasları artık sır değil.
“Bağımsızlık referandumunun” zamanlaması tartışılmakta.
“Irak’ın 3’e bölünmesi” gündemde.
Suriye’nin de öyle...
Türkiye hem kendi bütünlüğünü korumak ve sürdürmek, hem de bölgesinde yeni oluşumlar senaryoları için masada yer almak gibi zorlu bir süreci başarıyla yönetmek zorunda.
“Irak’ın ve Suriye’nin bütünlüğü” ilkesi elbette önemli ve asli ama öyle bile olsa her iki coğrafyada “özerk bölgelerden” tutunuz da “federasyonlara” kadar uzanan formüller üretiliyor.
Hatta “plan taslakları” da var.
Öyle görünüyor ki Ankara birkaç hafta daha serinkanlı bekleyişini sürdürecek ve “önce yeni Başkan Trump’ın kendisine sunulan plan seçeneklerinden hangisine karar vereceğini”
görecek.