24 Haziran seçim-lerinin “bıçak sırtında olduğu” yorumları uçuşmakta.
İktidara yakın gazete köşelerinde de böyle satırlar var.
O nedenle, “yüzde 1-2, hatta yüzde 1’in bile altında oy katkıları” önemli hale geldi.
...................
22. Başbakan Tansu Çiller’in Yenikapı’daki Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingine gelmesi -bu ince ayarlı hesaplarla olsa gerek yankılar yaptı.
Çiller 1993-1996 yılları arasında Türkiye’yi yönetti.
Daha öncesinde Dışişleri Bakanlığı da yaptı.
Özellikle PKK terörüyle mücadelede gerçekten başarılı oldu.
İzler bıraktı.
Başbakan olduğunda ilk Bakanlar Kurulu’nu Güneydoğu’da toplamıştı.
Ayağına oğlunun spor ayakkabılarını giyip Güneydoğu’da dağ komando birliğinin bulunduğu dağa yürüyerek tırmandığı gezideydim.
Onunla beraber tırmanan yerel sivil idareciler hatta rütbeli subaylar Tansu Çiller’e yetişmekte zorluk çekiyordu.
Ayrıca...
Yurt dışında Türkiye için “pozitif” algılar oluşturduğunu söylemekte fayda var.
Genç, ekonomi profesörü, modern görünüşlü, İngilizceyi çok iyi bilen, sempatik ve sarışın güzel kadının “büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de Başbakanlığa gelmesi” etki dalgaları üretmişti.
Atatürk’ün kurduğu “Laik Türkiye Cumhuriyeti”nin kanıtı olarak yorumlanıyordu.
Dünyanın zirve isimleriyle yakın ilişkiler kurmuştu.
Örneğin...
ABD Başkanı Bill Clinton ona ilk ismiyle hitap ediyor, Çiller aradığında, sekretaryasına “Tansu mu, bağlayın” diyormuş.
Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand da Çiller’e “Geleceğini pırıltılı görüyorum. Türkiye’nin AB yolculuğunda büyük katkın olabilir” demişti.
...................
Tansu Çiller’in siyaset kariyerinde kırılma kararı merhum Necmettin Erbakan’ın Başbakan, kendisinin Başbakan Yardımcısı olduğu ortak hükümeti kurmaktı.
“Leydinin topuk sesleri” manşetleriyle alkışlanan gelişi, bu ortaklıkla gölgelenmişti.
Tıpkı 1974’te CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in de Erbakan’la ortak hükümeti kurmasıyla imaj örselenmesi gibi.
Demokrasilerin tabiatında elbette “ortak hükümetler” de vardır.
Ama...
“Doku uyuşmazlığı” gerçeği noktayı koyar.
Bunu o dönemde yazdığım yazılarda vurgulamışımdır.
Eleştirmişimdir.
Çiller’in siyasi kariyer çizgisinde de -belki- bu faktör belirleyici oldu.
Erbakan-Çiller hükümetinin noktalanmasında, bugün hâlâ tartışmaları yapılan Meclis aritmetiğindeki oyunların, DYP grubundan kopmaların rolünün olduğu doğrudur.
Ancak...
Yapılan ilk genel seçimde Menderes’in DP, Demirel’in AP’sinin devamı olan DYP’nin -çok küçük bir farkla da olsa- baraj altında kalması doğrudan sandıklardan çıkmış sonuçtur.
....................
Çiller’in “aktif olarak dışında kalmakla beraber, siyasetin hep içinde olduğunun” tanığıyım.
Yıllardır, ortak dost davetlerinde “iç ve dış siyaset” konuşuruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yenikapı mitingine gidişi benim için çok da sürpriz olmadı.
Demokrasilerde, hele, bu seçimin özeli “ittifak vakıasında” her siyasetçi tercihte bulunabilir. Gerçi...
Tansu Çiller “davet üzerine” gitmiş ve “Siyasi bir beklentim yok” açıklamasını da yapmıştı.
Ama ABD ve Batı’yla bunca soğuk rüzgârlar eserken, -Erdoğan yeniden seçilirse- dış politikada Tansu Çiller’den yararlanamaz mı? (Bu görüşümü daha ortada erken seçim falan yokken bu köşede yazmıştım... Dışişleri Bakanı ya da “Flying Ambassador Cumhurbaşkanı özel elçisi...”)