Acaba...
Bir kez, tek bir kez “sıradan gün” yaşanabilecek mi Türkiye’mizde?
Hiç olağanüstülük, hiç “büyük” hadisenin olmadığı, insanlarımızın “Artık bu da olmaz” diye tepki dalgaları yükseltmediği bir “sakin” gün.
...................
Yıllardır “sağlık kontrollerinde” doktorlar uyarırlar:
“Stressiz yaşam sağlığın temel taşıdır... Stresten kaçının...”
Her defasında cevabım aynıdır:
“Gazetecilik mesleği yüksek gerilim hattında yaşamaktır. Yıllardır strese öylesine alıştı ki bünyem stressiz hayat beni strese sokar.”
Kişisel durumum böyle.
Ancak...
Artık, gazeteci olmayanlar yani bütün toplum için geçerli bir duruma dönüşmüş olması da kuvvetle mümkün.
Toplum da acaba “Strese bağışıklık kazandı ve bir gün, stressiz günlere geçilirse strese mi girer?”
....................
Dün CHP milletvekili Enis Berberoğlu tutuklandı.
Hiç beklenmeyen şeydi bu.
Hele...
Kuvvetli kayınpederlere sırtını dayamış, FETÖ’cülükten yargılanan -tutuklu- “damatların” serbest bırakılmaları tartışmalar gündeminin tepesindeyken...
İktidara yakın kalemler bile “toplum vicdanını” yansıtan yazılarla bu tahliyeleri “eleştirirken...”
CHP’nin Genel Başkan Yardımcılığı’nı da yapmış milletvekili -kıdemli gazeteci- Enis Berberoğlu’nun duruşma yargıcı tarafından tutuklanması akla gelebilecek son ihtimaldi.
Damatlardan biri “özel hastaneden” daha önce alınmış bir raporla ve diğer damat ise “ikameti belli olduğu” gerekçesiyle serbest bırakılmışlardı.
“Kontrollü yargı ve yurt dışı yasağı” şartlarıyla.
Hapishanelerde yüzlerce, binlerce aynı durumda
tutuklu var.
Onlar -daha önce özel hastaneden alınmış- bir sağlık raporuyla ya da “ikametgâhı belli olduğu” gerekçesiyle serbest kalamıyorlar.
İşte bu “Adalet terazisi doğru tartmıyor mu, kayınpedere göre mi tartıyor?” soruları havada uçuşurken, CHP milletvekili Enis Berberoğlu’na 25 yıl hapis ve “tutuklama” kararı en azından “zamanlama” olarak Türkiye’ye gene “sıra dışı, stres yüklü” bir gün daha yaşattı.
Sadece bir günlük değil, önümüzdeki sürece de yansıyacak.
Tıpkı...
Hapisteki diğer gazeteciler (gerçek gazeteciler) gibi...
Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Tan Oral ve 70 yaşını aşmış Nazlı Ilıcak...
Hangisinin “ikametgâhı” belli değil?
.....................
Bu dava Türkiye’nin uluslararası hukuktaki “duyarlı yeri” için özel önemde. “Kanıt” olarak kullanılabilmesi ihtimali/tehlikesi bir gölge gibi uzanıyor üstüne.
“Türkiye’nin sorununa” dönüşebilir.
Davanın özü için ise irdelemeleri uzman hukukçular yapıyor.
“Gazetecilik” nedir, “casusluk” nedir, bunların yasal ve teorik uluslararası tanımları olduğu gibi, AİHM gibi yargı anıtlarının içtihatları da var.
Üst mahkemelerde “dikkate alınacağını” umuyorum.
Bunların ötesinde...
Enis Berberoğlu’nu daha “muhabirlik” döneminden tanırım.
Bizim mesleğin hammaddesi “haberdir.”
Enis de hem iyi “habercidir”, hem de “haberi” iyi işleyerek, sayfalara, ekranlara yansıtma sürecinde deneyimli gazetecidir.
Kısa süre önce siyasete geçiş yapmış olsa da temel iç güdüsünün ve odaklandığı hedefin “gazetecilik” olduğunu düşünürüm.
Yargıya saygımı bir hukukçu olarak sürdürmek tutumumun yanısıra Enis için “kişisel gözlemlerimi” de not düşmekte fayda gördüm.