İSTANBUL’un sahil semti Florya’nın eski adının “Fülürye” olduğunu biliyor muydunuz?
1917 ihtilalinden kaçan ve “Beyaz Ruslar” diye anılan çoğu saray soyluların İstanbul’a gelişleriyle gece hayatı renklendi.
Genç ve güzel asil Rus kızları içkili mekânlarda hizmet veriyorlar, müzik yapıyorlar, dans ediyorlardı.
O yıllara kadar İstanbulluların denize girip “yüzme kültürü” henüz oluşmamıştı.
Beyaz Ruslar sahilleri de değiştirdiler. Plajlar açıldı, zamanla kadın erkek birlikte plajlarda güneşlenmeye, mayolar giyip yüzmeye başladılar.
Çok sevdikleri bir semt de Fülürye’ydi.
Bugünkü Florya.
Çünkü Ruslar Fülürye’yi “Florya”
diye telaffuz ediyorlardı.
................
Bunu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün 10. yılını kutlamak üzere açtığı “İstanbul’da Deniz Sefası” sergisinde öğrendim.
Harika dönem fotoğrafları, afişleri, dergileri, karikatürleri, açıklayıcı yazılar...
................
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, “Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın” kuruluşlarından biri.
Vakfa ait “Pera Müzesi’nin birkaç bina yukarısında tarihi bir binada” hizmet veriyor.
Üst katı İstanbul’un Bizans dönemini, orta katı Osmanlı, ilk katı ise Cumhuriyet dönemine ayrılmış.
Her gün bütün katlar akademik çalışmalar ve İstanbul araştırmaları yapanlarla dolu. Yurt dışından da gelenler çok.
................
Bu vesileyle bir konuşma yapan İnan Kıraç’tan bir anı:
İnan Kıraç’a bir gün merhum Abdi İpekçi geliyor. İkisi de Galatasaray Liseli.
Abdi Bey “Seni Galatasaray Başkanı yapmak istiyoruz” diyor.
İnan Kıraç “Memnuniyetle kabul ederim” cevabını veriyor.
Ama...
Dışarıdaki hesap evde şaşıyor.
Eşi -Vehbi Koç’un kızı- Suna Kıraç “Başkan olursan senden boşanırım” diye
rest çekiyor. Suna Kıraç lazer gibi keskin zekâlı, mantığı sağlam, yüreği sevgi dolu bir kişiliktir.
İnan Kıraç o gün “Suna olmasaydı, biz de burada
bir araya gelmeyecektik. Ne vakıf olacaktı ne de bu enstitü... Galatasaray’a odaklanacaktım” diye noktaladı.
Neyse ki İnan Kıraç yıllardır Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı... Galatasaray Lisesi ve Üniversitesi Türkiye’nin en iyilerinden.
MODANIN AVCILARI KİMLER?
ÇOĞUMUZ merak ederiz...
Her yıl “Bu sene şu renkler, şu desenler, şu modeller moda” deniyor da bu nasıl oluyor?
O küresel büyük moda devleri gizlice bir araya gelip bunlara karar mı veriyorlar?
İşin aslını dinledim.
Hava tahmincileri için “forecaster (tahminci)” denir.
Meğer modanın da böyle “forecaster” ajansları varmış.
Bunların ajanları sürekli sokaktaymışlar.
İnsanları giysileriyle fotoğraflıyorlar, merkez ajansa gönderiyorlarmış.
Toplumların hangi renklere, desenlere, modellere ilgi duyduklarını belirliyor ve bu eğilimi raporlayarak dünya devi moda evlerine gönderiyorlarmış.
Moda evleri de bu bilginin raporların ışığında o renkleri, desenleri, tarzları kendilerine göre yorumlayıp modellere dönüştürüyor, üretiyorlarmış.
Yani...
Sanılanın aksine, moda “tepeden inme” değil. Her yıl sokaktan/tabandan tepeye ulaştırılan mesajlarla her yıl yenileniyor.
................
Bunları geçenlerde İHKB’nin (İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon Birliği), Moda Tasarımcıları Derneği yöneticilerinden bir yemekte dinledim.
1992’den beri moda dünyasına genç yetenekler kazandırmak amacıyla yarışmalar düzenlendiğini anlattılar.
“KOZA Genç Moda Tasarımcıları Yarışmasını” kazananlar arasında artık ünlü olmuş tasarımcılar var.
Bu yıl 26’ncısı... Çok sayıda yarışmacı arasından elemede 10 finalist kalmış. 3’ü mayıs ayındaki gala gecesinde belli olacak.
10 finalistin tamamı İMA (İstanbul Moda Akademisi’nin) “Moda Tasarımı ve Yönetimi Lisansüstü Diploma Programına” katılım hakkı kazanacak.
İHKB’nin belirleyeceği bir yurt dışı fuarına götürülecek.
İlk 3’e kalan tasarımcılar yurt dışında yabancı dil ve moda eğitimi almaya
hak kazanacaklar.
Ayrıca para ödülleri de var.
SILA'DAN LİVANELİ ŞARKILARI...
Zülfü Livaneli 50. sanat yılını, Sıla ise 10. sanat yılını kutluyor.
Biz de Şeffaf Oda’da kutluyoruz.
Programa Zülfü Livaneli bestesi olan “Belalım”la başlıyoruz. Sıla söylüyor, Zülfü ona eşlik ediyor.
Sıla, Zülfü’nün 50. sanat yılı için hazırlanan albümde Belalım’ı kendisi seçmiş. Geçtiğimiz aylarda Çankaya Belediyesi Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’ni açtı.
3 kattan oluşuyor. Giriş katında Salon Serenad ve sergi salonu olarak hizmet veren Mutluluk Sergi Salonu; alt katta Müzik Edebiyat, Sinema ve Dans Atölyeleri; üst katta ise 120 kişilik Leyla’nın Evi Konferans Salonu yer alıyor. Her bir odasına Livaneli’nin kitaplarından esinlenerek isimler verilen yapı, Çankaya’nın yeni sanat merkezi...
Zülfü Livaneli “Hayatımda aldığım
en güzel ödül” diyor bu merkez için.
Bahçesinde Livaneli’nin Nâzım Hikmet’le birlikte bir heykeli de var.
Sanata yarım asrını vermiş birinin hayattayken bunları görmesi ne güzel.
................
Sıla da 10. sanat yılında... Televizyonda ilk çıktığı programdır Şeffaf Oda... Ne güzel. Şimdi Türkiye’nin en iyi sanatçılarından...
Sıla şiir tutkunu.
“Anlatsam Geçer mi?” Şiir kitabı çok sattı. Şiire katkısı için de ayrıca alkış.
Tüm kaybettiğimiz yiğitlere “Yiğidim Aslanım”ı söylüyor Sıla... Zülfü de eşlik ediyor ve “Hayattan ne dilemek istersiniz diye sorsalar. Bu şarkının söylenmeyeceği bir Türkiye dilerim” diye ekliyor.