Fırat’ın doğusunda “güvenli bölge” mi, “tampon bölge” mi?
Türkiye birincisini yıllardır önermekte.
Koşulu da şöyle:
"Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar kuzey sınırında en az 30-40 km derinlikte bir alandan PKK’nın -hangi adla olursa olsun- türevlerinin çıkarılması...
Güvenliğinin TSK tarafından sağlanması.
PKK ve türevleri tarafından uzaklaştırılmış Kürt, Arap ve diğer etnisitelerin evlerine dönmeleri.
Sosyal dokunun eski haline getirilmesi...
Ağırlıklarına göre bütün etnisitelerin temsil edildiği bir geçici yönetimin kurularak, Suriye devlet ve toprak bütünlüğü sağlanıncaya kadar bu durumun sürdürülmesi..."
ABD Başkanı Trump’ın “Askerimizi çekiyoruz” söyleminden sonra “bu kapının aralandığı” düşünülmüştü.
Ancak...
ABD, -görülüyor ki- başka bir modeli tasarlamış.
"Çoğunluğu Avrupa ülkelerinden oluşan, DAEŞ’e karşı savaşımla görevli -o coğrafyadaki- kuvvetlere güvenli bölgeyi koruma misyonunu dayatıyor.
Geçen hafta bunu koalisyon ülkelerinin bakanlarına açıkça bildirdi.
Amaç...
Aslında PKK uzantısı PYD /YPG/ SDG silahlı güçleri üzerine Türkiye’ye karşı şemsiye açmak..."
.....................
ABD ve koalisyon güçleri neden Kuzey Suriye’deler?
Uluslararası hukukun onlara tanıdığı böyle bir hak ve yetki yok.
Suriye Devleti de onları davet etmiş değil.
Sadece bir fiili durum.
Hadi...
“BM’nin terörist ilan ettiği ve bir devlet kurmak üzere geniş bir coğrafyada egemenlik kazanan DAEŞ’i bitirmek” hayli -zorlama- bir hukuk penceresi olsun...
“DAEŞ’in artık Suriye’de en küçük bir toprağı kalmadığına göre” bu fiili durumun da artık zorlama gerekçesi ortadan kalkmıştır.
......................
Peki...
AB’nin Almanya, Fransa gibi lokomotif ülkelerini ve Avrupa sacayağının üçüncü gücü İngiltere’yi “Kuzey Suriye kuşağında PKK ve uzantılarını koruma ve kollamaya almanın” amacı nedir?
Türkiye ihracatının yüzde 60’ı Avrupa’ya...
Finans ilişkilerinin büyük ağırlığı Avrupa’da.
Türkiye’yi böylece oradaki 3-5 bin Avrupalı askeri varlıkla değil, ekonomisinin şah damarıyla tehdit altına almak hesabıdır bu.
Ufukta başka “ek hesaplar” da var.
Körfez ülkeleri ve Mısır’la bir “Arap NATO’su” denebilecek güç oluşturuluyor.
Kuzey Suriye’ye onların da getirilmesi “senaryonun ikinci bölümü...”
........................
ABD’nin Türkiye’yle doğrudan bir sorunu yoktur.
ABD’nin dişli adamları “Türkiye artık stratejik ortağımız değil ama düşmanımız da değil” diyor.
Oyun İran’a karşı Körfez ülkelerini ve tabii Irak’ı ve de İsrail’i korumaya almak.
Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleri artık İsrail’le “arka kapı diplomasisi” yaparak değil açıkça iş birliğini konuşuyor.
İran’la Arap dünyası ve İsrail arasına PKK ve türevlerinin yönetiminde bir Kürt “kalkan devleti” oluşturmak dizaynı görmezden gelinemez.
Türkiye bu büyük oyun içinde ya da dışında hangi rolü oynamalı?
Kendisi için yazılanı pek parlak görünmüyor.
Kendisinin yazacağı rol de kolay değil.