Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TSK’nın “İdlib harekatı” için -Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünden yana olan- kimse olumsuz tavır koyamaz.
Milletlerin tarihinde “olmak ya da olmamak” kavşaklarında riskleri göze alarak gerekenleri yapmak refleksleri olmalıdır.
Bu da onlardan biri.
Güneydoğumuzdan “Barzani’nin bağımsızlık referandumuyla” başlayarak, Güney sınırımız boyunca Akdeniz’e ulaşmayı hedefleyen planda, Türkiye “beka sorunuyla” karşı karşıyadır.
Bu kuşatma kırılmalıydı.
İdlib harekatının amacı fincanın üzerindeki köpükler sıyrıldıktan sonra asıl amacıyla budur.
Amerika 3 binin üzerinde TIR’la silahlandırarak güneyimizde PKK/PYD koridorunu oluşturuyorsa, Türkiye de diğer süper büyük “Rusya joker kartını” masaya atmıştır.
Doğru yapmıştır.
........................
Elbette bu noktaya sürüklenişin son 5 yıldaki yanlışları ayrı konu.
“Anı” okuyorum.
“Keşkeleri” sonra tartışırız.
Her ülke stratejisinin “kendi doğruları” vardır.
İsrail kurulduğu yıllarda kendine düşman Arap ülkelerine karşı “Arap olmayan” bölge ülkelerinden müttefiklerle korunma kalkanları oluşturmuştu.
Yıllar içinde ne İran ABD ve İsrail dostu eski İran, ne de Türkiye İsrail savaş pilotlarının Konya semalarında eğitim uçuşları aldığı eski Türkiye...
İsrail şimdi Arap ülkelerine ve özellikle kendini yok etmeyi hedef alan Mollaların İran’ına karşı yeni bir kalkan devlet oluşturmak çabasında.
Bunun için de ikinci başkenti Washington’u kullanıyor.
Türkiye de 30 yıldır binlerce insanın hayatını alan, sabotajlar, kanlı eylemler yapan, kamu yatırımlarını engelleyen, ülkeyi bölmeyi amaçlayan PKK ve türevi PYD’nin kendisini güneyden kuşatmak ve bir adım sonrasında bölmek amaçlı planını elbette bozmalı/bozmakta.
Bu bir bilek güreşi.
Bileğini büktürmeyeceksin.
.....................
Suriye’de İdlib harekatında Türkiye bu stratejik fiili varlığını “hukuki statü” ile de tahkim etmiştir.
Astana sürecinde görünür aktörler Rusya, İran ve Türkiye’dir ama bu üç ülke uluslararası hukuku çiğneyerek orada değiller.
İran ve Rusya Suriye’nin doğrudan “yardım” davetiyle o coğrafyadalar.
Bu nedenle “hukuki statüye” sahipler.
Türkiye de Rusya ve belki de İran’ın aracılığıyla dolaylı olarak Suriye’nin onayıyla İdlib’de.
Yani...
“Fuzuli şagil (gereksiz işgalci)” değil.
ABD ise Suriye topraklarında “davetsiz/onaysız” şagil (işgalci).
Uluslararası hukukta statüsü meşru değil.
“DAEŞ’i bitirmek” gerekçesi kulağa hoş geliyor ama DAEŞ’in işgali altındaki topraklar Suriye’nindir.
Ve...
Suriye’den ABD’ye “davet, yardım isteği” ya da “fiili durumuna onay” yok.
.....................
Elbette, ortada garip ve çelişkili görüntüler şaşırtıcı.
“NATO üyesi” ve “stratejik ortağı” Türkiye ile ABD karşı karşıya...
Türkiye ise NATO’nun “karşıtlık” kuruluş amacı olan “Rusya’yla omuz omuza...”
Buna “oksimoron” bir durum diyorlar.
Ancak...
Resmin altındaki imza ABD...