Rusya Başkanı Vladimir Putin bizdeki “ulusa sesleniş” gibi yaptığı yıllık konuşmasında “Rusya’nın yeni füzeleriyle her ülkeyi vurabileceğini, ABD’nin hava kalkanının bile bunu önleye- meyeceğini” söyledi.
“Tehdit” yüklü iddiasını “Karşı taraf daha düğmeye basamadan yok olurlar” diye sürdürdü.
Ürpertici bir tehdit bu.
Oysa...
Nükleer silahlara sahip olan Rusya ve ABD arasında kurulu “dehşet dengesi” ile sürmekteydi “küresel barış...”
Şimdi...
Putin’in iddiası “artık bir denge kalmadığı” algısını üretiyor.
Açık bir “meydan okuma...”
......................
Rusya seçime gidiyor.
Bu tehdidi aynı zamanda “seçim şansını daha da perçinlemek” amaçlı da okuyabilirsiniz.
Aslında...
Putin’in “seçilememek” kaygısı yok.
Karşısındaki oylar -kamuoyu araştırmalarına göre- yüzde 20-25 dolaylarında.
Ama o daha da yukarı çekmek istiyor.
Halkının genlerinde olan “büyük ve güçlü Rusya” tutkusuna oynuyor.
Dünyanın en geniş topraklarına sahip olan Rusya “çarlık” döneminde egemen olduğu halklara bu tutkuyu vermişti.
Sovyetler Birliği döneminde de Rusya, ABD ile birlikte dünyanın iki süper büyüğünden biriydi.
Ancak...
Sosyalizm çöktükten sonra piyasa ekonomisine geçiş yıllarında artık o algı çok aşınmıştı.
Sovyetler’in son zamanlarında ekonomi bitik durumdaydı.
......................
Bağlı ülkelerin çoğu kopmuştu.
Rusya dişleri, pençeleri sökülmüş, güçsüz bir devdi artık.
Putin Başkan olduktan sonra, şans rüzgârı ondan yana esti.
Petrol ve doğal gaz fiyatları katlanarak yükselirken, bu enerji kaynaklarını doğrudan ve dolaylı elinde tutan Rusya’ya döviz nehir gibi aktı.
Putin bu şansı iyi kullanabildi.
Yeniden “küresel süper büyük aktör” rolüne soyundu.
Gerçi hâlâ halkın en azından yarısı yoksulluk sınırında ama grafik artık “inişte” değil “yükselişte.”
Rusya, sınırların ötesinde ağırlık koyabiliyor.
Haritalardan iri lokmalar koparıyor... Önce Kırım, şimdilerde Suriye’de üsler.
....................
Putin’in doğası da bu çizgiyle örtüşmekte.
Hayatını anlatan kitaplardan birkaç alıntı yansıtayım:
"Putin 10-12 yaşındayken yaşıtlarına göre iri değil, hatta kısa bile denebilir.
Ancak...
Mahallenin daha büyük ve yapılı çocukları onun arkadaşlarına kabadayılık taslarken Putin hiç tırsmaz, tersine, bu ergenlerle yumruklaşırmış.
Daha liseyi bitirmeden kafasına “casus” olmayı koymuş.
Dehşetengiz KGB (istihbarat örgütü) binasının önüne bir yolunu bulup sızabilmiş, binadan çıkarak siyah limuzin makam aracına binmek üzere olan bir KGB yöneticisine “Ben de ajan olmak istiyorum, ne yapmalıyım” diye sormuş.
KGB kodamanı, “St. Petersburg Hukuk Fakültesi’ni bitir, öyle gel” cevabını vermiş.
Putin o fakülteyi bitirmiştir.
Bu arada “Uzakdoğu dövüşlerinin” siyah kuşak seviyesinde ustalaşmıştır.
“Casus olacak ya !”
Dalıyor, her gün yüzüyor, kar kayağında da usta.
Bütün bunları da seçmenin gözüne sergiliyor.
Biliyor ki...
Rus halkı “demokrasi, adalet, insan hakları, hatta yoksulluğa düşmemek koşuluyla ekonomiyi geri planda değerlendiriyor. Genlerindeki büyük ve güçlü Rusya, dünya devi Rusya ve onun güçlü lideri genlerindeki tutku.”