Türkiye’nin Ortadoğu politikası, çok yıllar boyu “Bölgede bir ağırlık oluşmuşsa buna karşı ağırlık koyma rolünü üstlenmekten kaçınmaktır. Bunun yerine Türkiye bölgede istikrarı korumak rolünü oynamıştır.”
Bunu neden yazdım?
Ortadoğu’nun çivileri çıktı.
“Katar günah keçisi” ilan edildi.
Mısır, Suudi Arabistan, Körfez Emirlikleri Katar’la diplomatik ilişkilerini kesti. Bu restin arkasında ABD’nin olması konuyu daha da “çapraşık” hale getirmekte.
Çünkü...
Katar’da ABD’nin çok büyük bir üssü var.
Katar’ın yıllardır koruyucusu.
.....................
Katar aslında birkaç yüz bin nüfuslu küçük bir emirlik.
Tarih boyunca hep bir büyük devletin koruması altında varlığını sürdürebildi.
Eski Katar Büyükelçisi Uğur Ergun “ilk koruyucu büyük devletin Osmanlı İmparatorluğu olduğunu” söyledi ve şöyle anlattı:
Katar Emiri Osmanlı’ya “Bugünkü Suudi Arabistan’ın o zamanki emiri için ‘bizi yutmak üzere koruyun’ diye başvurmuştu.”
Osmanlı bunun üzerine Katar topraklarına (çölüne) 4 ayrı yerde 4 bayrak dikmişti.
Kimse Katar’a dokunamamıştı. Osmanlı Katar emirlerine “Kaymakamlık” unvanı da vermişti.
Osmanlıların yerini daha sonra İngiltere aldı.
Zamanımızda ise yıllardır Katar ABD’nin koruması altında.
Katar çok küçük bir emirlik ama dünyanın en zengini.
Dünyanın en büyük doğal gaz rezervlerine sahip.
Ülkeye para nehir gibi akıyor.
Önemi biraz da bu nedenle.
......................
Katar Şeyhi’nin eşi çok güzel ve modern bir kadın.
3 yıl önce tahtı emirin oğlu devraldı.
Annesiyle “modernite” zihniyetini paylaşmakta.
Ve bu hali diğer emirlikler ve Suudi Arabistan’la arasını bir süredir serinletmekte.
Bir de kurduğu “Al Jazeera” haber kanalıyla Körfez’deki diğer emirliklerin ve Suudi Krallığı’nın tepkisini çekti.
“Al Jazeera” yayınlarıyla “Körfez’deki insan hakları ihlallerini” ortaya koymakta “demokratik-leşme” çağrıları yapmakta.
Elbette bu yayınlar diğer Arap ülkelerini kızdırmaktaydı.
Ayrıca...
İsrail’le bir tür “diplomatik ilişki” kurdu. Oman’da İsrail temsilcilik açmıştı.
Bütün bunlara rağmen ABD’nin arkasında olması nedeniyle çektiği tepkiler Katar’a dokunulmazlık veriyordu.
.......................
Katar son zamanlarda ABD’yi de kızdıracak işlere kalkıştı.
“Hamas’ı, Müslüman Kardeşler’i, Hizbullah’ı,Yemen’deki Husileri -çaktırmadan- finanse ettiği” yolundaki homurdanmalar çoğaldı.
Nihayet...
ABD Başkanı Trump -nüfusunda sayısı hayli büyük Şii olan- Katar’ı “İran’la yakınlaşmakla” suçladı.
ABD yeşil ışık yakınca Suudi Arabistan, diğer Körfez ülkeleri ve -Müslüman Kardeşler’e en fazla karşıt olan- Mısır bombayı patlattılar.
Katar’la diplomatik ilişkilerini kestiklerini açıkladılar.
......................
Türkiye’nin de bu olaylar zincirinde hassas bir konumu var.
Türkiye-Katar arasında bir “askeri anlaşma” imzalanmış durumda.
Ve... Türkiye’nin de Katar’da bir üssü ve askerleri var.
İki ülke arasında ekonomik ilişkiler de yoğun.
Katar sermayesi Türkiye’yi seviyor.
Şimdi ne olacak?
Katar’la böylesine sıkı ve yakın ilişki içinde olan Türkiye ABD’ye, Suudi Arabistan’a ve Körfez Emirlikleri’ne, hatta Mısır’a rağmen Katar’la “kanka” olmayı sürdürecek/sürdürebilecek mi?
Bu sorunun cevabı için yazının ilk satırları bir daha okunmalı.
Türkiye ne zaman ki “istikrar kurucusu/koruyucusu” rolü yerine “değişen dengelerde karşı ağırlık koymak üzere oyuna aktif taraf olarak girmişse” son örneğini yaşamakta olduğumuz -ayak sesleri duyulmaya başlamışsa bile gene de- “ani” denebilecek denge değişikliklerinde pusula çalışmaz olabiliyor.