Bir CHP kongresi daha...
Enerjisi yüksek ama gene içe dönük.
“Tekerin patinaj yapması gibi” metaforunu -gerçekten- üzülerek yapmak durumundayım.
Bu kadar heyecan, yüksek enerji fakat ileriye “iktidar umudu vermiyor.”
Medyaya yansıyan izlenim “keşke kurultayda Parti Meclisi’ne girmek için harcanan enerji, yaşanan heyecan, seçimlerde iktidar olmak için ortaya konsa kara mizahı...”
....................
CHP, Cumhuriyet’le yaşıt.
Kurucusu Atatürk.
Türkiye’nin en eski siyasi partisi.
Fakat...
Ne yazık ki 1950’den bu yana tek bir kez bile tek başına iktidar olamadı.
En yüksek oy oranını yüzde 42 ile 1977’de Bülent Ecevit’in Genel Başkanlığında yakalamıştı.
Gene de “tek başına iktidarı” 11 milletvekili eksiğiyle ıskalamıştı.
Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu “2. Milliyetçi Cephe Hükümeti” kurulmuştu.
“Çok partili” bu ortak hükümete Demirel’in kendisi bile “Bitli yorgan” adını vermişti.
....................
Oysa...
CHP Atatürk’ün kurucusu olduğu Cumhuriyet’in genlerine sahiptir.
Savaşta yenilmiş, hanedanı çökmüş, topraklarını kaybetmiş, İstanbul’u, İzmir’i işgal altında, Sevr adlı “yüz kızartıcı” anlaşmayla yok olmaya mahkûm edilmiş Osmanlı’nın enkazından dünyanın saygı duyduğu genç Türkiye Cumhuriyeti’ni yükseltmiş köklerde vücut bulmuştur.
Milli egemenliğin Türkiye’yi bütün Ortadoğu devletlerinden en az yüz yıl öteye taşıyan “laiklik” ilkesi, onun “özsuyudur.”
Hatta...
Türkiye’yi “çok partili sisteme geçiren, demokrasinin de kurucu partisidir.”
Avrupa, hatta komşuları Yunanistan, Bulgaristan, İran faşist /Nazi işgal çizmeleriyle çiğnenmişken, Türkiye’ye tek bir yabancı sokmadan İkinci Dünya Savaşı boyunca ülkesi ve milletiyle bir bütün halinde tutabilen de “CHP iktidarlarıdır.”
.....................
Peki...
Bütün bu artılarına, özgün misyonuna rağmen CHP neden genel seçimlerde sandıktan “iktidar” olarak çıkamıyor?
Neden topluma “umut” veremiyor?
Heyecan rüzgârı estirememesinin sebepleri neler?
Ecevit ve ekibi neden ve nasıl CHP oylarını yüzde 42’ye yükseltebilmişti de sonradan gelenler yüzde 25 bandında kaldılar?
Bu soruların cevapları gerçekçi olarak saptanmadıkça, akılcı çözümler üretilemedikçe, ne yazık ki yazının başlarında yansıttığım “hep aynı yerde dönerek, bir santim bile ilerlemeyen teker” gibi“patinaj” metaforu kaderi olur.
Milyonlarca Atatürkçü, laik, Cumhuriyet’in kuruluş DNA’larını taşıyan Türkiye insanının bu manzaradan içi acır.