ABD bunu daha evvel de yapmıştı.
14 Mayıs 1948’de Tel Aviv’deki Geçici Devlet Konseyi “İsrail Devleti’nin resmen kurulduğunu” ilan etti.
İlk tanıyan ülke hangisiydi?
Elbette ABD...
Gerçi Dışişleri Bakanı Marshall, “İsrail Devleti’nin tanınmasına” karşıydı ama başkanlık rejimlerinde son sözü başkan söyler.
Öyle de oldu.
Tıpkı 2017 Amerika’sı Dışişleri Bakanı’nın “Kudüs’ün İsrail başkenti olarak tanınmasına” tavır koymasına rağmen Başkan Trump’ın “11 cm’lik imzayı basması” gibi bir durum.
......................
İsrail Devleti’nin “resmi kuruluş açıklamasının” üzerinden sadece 11 saat henüz geçmişti ki ABD “Tanıyorum” demişti.
Ve...
Pandora’nın Kutusu açıldı.
15 Mayıs günü, yani sadece 24 saat sonra -İngilizler Filistin’den kuvvetlerini çekmişti- ve Araplarla Yahudiler arasında savaş başladı.
Mısır, Suriye, Irak, Ürdün ve Lübnan hükümetleri, “ordularını Filistin’e göndererek oradaki Arapları kurtarmak ve İsrail’i yenmekte” kararlıydılar.
Daha sonraki kararlarında da olduğu gibi “niyet” ve “alınan sonuç” farklı oldu.
Savaşa hazırlıklı olmadıkları gibi, “birlik” de değillerdi.
Örneğin...
Ürdün Kralı Hüseyin “Filistin’in iki devlete bölünmesini” destekliyordu.
Ve diğer Arap ülkelerinin tepkisini çekmişti.
Oysa...
Hüseyin “öngörülüydü.”
Eğer diğer Avrupa ülkeleri de İsrail’i o günkü sınırlarıyla tanısaydı Filistin Devleti’nin sahip olduğu daha geniş topraklarıyla ve sınırlarıyla varlığını fiili ve hukuki olarak kalıcı hale getireceklerdi.
Bunu yapmadıkları içindir ki Filistin toprakları her çatışmada eriyerek İsrail’in oldu.
........................
O tarihlere dönelim...
Fransa, Suriye ve Lübnan’daki askeri varlığını 1946’da noktalamış, geri çekilirken silah ve teçhizatını götürmüştü.
Yani...
Anlamlı sayılabilecek askeri gücü yoktu.
Suriye’nin askeri gücü 6 bin kişiydi ama Filistin’e sadece 2 bin 500 asker gönderebilirdi.
Lübnan ise bu rakamın yarısını.
Irak sadece 3 bin asker gönderebilirdi.
Ürdün ise 4 bin 500...
Mısır en kabadayısıydı, 10 bin asker...
Toplam 25 bini bile bulmayan Arap güçleri karşısında İsrail’in 35 bin askeri vardı.
Bunu kısa zamanda 65 bine, 1948 yılı sonunda 90 bine çıkardı.
Ayrıca...
BM tarafından Arap ülkelerine “ateşkes” baskısı için ciddi “silah ambargosu” uygulanıyordu.
İsrail’e ise kapılar aralık bırakılmıştı.
Özellikle Çekoslovakya’dan savaşın sonucunu belirleyecek önemde silah İsrail’e aktı.
Sonuçta İsrail pek çok toprak elde etti. (Filistin topraklarının yüzde 78’i.)
İsrail orduları Akabe Körfezi’ne kadar ulaşmıştı.
Yarım milyon Filistinli evlerinden kopmuş, Arap ülkelerine irtica etmişti.
.........................
ABD’nin “Kudüs kararı” bir kez daha “Pandora’nın Kutusu”nu açtı.
Araplar gene birlik halinde değil.
........................
Not: Ayrıntılar Onur Öymen’in “ARKA PLAN” kitabında.