Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Pazar günü yayınla-nacak “Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu karşılaşması” sanki “bütün zamanların en büyük TV programı” gibi...

Daha yayınlanmadan “hit” oldu.

Agatha Christie romanlarını aratmayacak “polisiye” senaryolar, “komplo teorileri” havada uçuşuyor.

Programı yönetecek -yeni zamanların deyimiyle- “moderatör” bu komplo teorilerinin odağında...

Türkiye’ye dışarıdan bakan biri ülkenin liderleri karşı karşıya geliyor sanır.

Türkiye’nin kaderinin belirleneceği bir “siyaset doruğu” izlenimini alır.

.....................

Haberin Devamı

Oysa...

Sadece İstanbul’un iki belediye başkan adayı bir moderatör gazetecinin sorularını cevaplayacak.

Hepsi bu.

23 Haziran’da hangisi kazanırsa, görevi “belediye hizmeti...”

Yani...

Yol, su, kanalizasyon, ulaşım, çevre düzenlemesi, sosyal yardımlar...

Türkiye’nin başındaki, S-400 füze savunma sistemi, F-35’ler, Suriye sorunu, PKK/PYD belası, FETÖ meselesi, Doğu Akdeniz enerji sorunsalı gibi dev dosyalardan hiçbiri Büyükşehir Belediye Başkanının masasında olmayacak.

Ne ilginçtir ki bu dosyaların hepsi gazete sayfalarının, TV ekranlarının yayınlarında Binali Yıldırım - Ekrem İmamoğlu derbisinin ve bu karşılaşmayı yönetecek İsmail Küçükkaya eksenli haberlerin, yorumların altında ezilmekte.

24 Haziran’a gözlerimizi açtığımızda o iki isimden biri belediye hizmetlerinin başına geçecek, İsmail Küçükkaya Fox Tv’de sabah haberlerini sunacak. Türkiye ise her biri günümüzü ve yarınlarımızı etkileyecek o dosyalardaki hiper büyüklükte soru işaretlerinin önünde bulacak kendini.

.......................

Derbiye dönelim...

Neler anlatılmıyor ki!..

Bir iddiaya göre Uğur Dündar moderatörlük görevini kabul etmiş, ancak ertesi gün “hayır” demiş.

Biliyorsunuz “bazı oyun senaryolarının varlığını hissetmiş ve bunun içinde rol almayı istemediği” mesajını vermişti.

“Yıldırım ve İmamoğlu’nu TV’de bir araya getirme” fikrini ilk telaffuz eden ve “bu programın kendi yönetiminde olmasını Binali Yıldırım’a öneren” Didem Arslan Yılmaz da çarşamba akşamı ilginç bir söylemde bulundu. Özetle... “Adını vermeyeceğim... Bana telefon edildi. ‘Moderatörün soracağı sorular önceden verilecek’ dedi. ‘Ben bunu kabul etmem’ cevabını verdim...”

Haberin Devamı

Programa, derbide CHP’yi temsil eden milletvekili telefonla katıldı.

“İlk gün AK Partili temsilciyle (Mahir Ünal) böyle bir mutabakata varmıştık. Ertesi gün ben ‘bunun doğru olmayacağını’ söyledim. Moderatörü serbest bıraktık. İki tarafa da aynı sorular sorulacak. Sadece üçer soru farklı olacak. Soruları moderatör saptayacak.”

Ve...

Daha bir yığın iddia...

.........................

Haftalardır yukarıdaki satırlarda çizdiğim yüksek gerilimli havayı soluyoruz.

10 milyona yakın seçmeni bir kez daha sandığa götürecek bu dağdağalı süreç yaşanmadan net bir çözüm olamaz mıydı?

Olabilirdi.

“31 Mart seçimlerinde İstanbul’da kullanılan bütün oylar yeniden sayılsaydı 1-2 gün içinde her türlü kuşkudan, polemikten, tartışmadan arınmış bir sonuç alınmış olurdu.”

........................

Buna da bir parantez açayım.

Binali Yıldırım 31 Mart’a gönderme yaparak -özetle- şöyle diyor:

“Biz ‘Oyların tamamı yeniden sayılmalı’ dedik. Oylar yeniden sayılırken CHP hemen müracaat etti, hem de gece yarısı. Hemen il başkanı gitti, il seçim hâkimleriyle bir araya geldi ve 5 dakikada karar çıkardı. Bizim arkadaşlarımız kapılarından içeri giremediler.”

Haberin Devamı

Yıldırım “oyların tamamının yeniden sayılmasının YSK tarafından reddedildiğini” de dile getirmekte. “Dolayısıyla yeniden sayma işi gündemden düştü. Olağanüstü müracaattan başka çaremiz kalmamıştı” diyor.

“Bazı görüntülerle CHP’nin il seçim kurulu başkanı ve iki üye hâkimle iş birliği yaptığı” gibi iddialar yargı konusu.

Zaten CHP de “Yasal hakkımızı kullandık, seçim kurulları 24 saat esasına göre çalışmak durumunda” karşı açıklamasını yaptı.

Girmiyorum.

Ancak...

İki hususa işaret edeyim...

1- Oyların yeniden sayımı konusunda, YSK tatmin edici bir açıklma yapmalıydı.

2- Oylar yeniden sayılsaydı 10 milyon kişiyi yeniden sandıklara götürmek ve bunca fırtınaya hiç gerek kalmazdı.

Aynı koşullarda, aynı oylarla, aynı kurullarla bir iki gün içinde sonuç alınabilirdi.