CHP “olağanüstü hal”de, “olağan hal muhalefeti” yapıyor.
Oysa...
“Olağanüstü hal” varsa, muhalefeti de “olağanüstü hal” muhalefeti olmalı.
CHP kurultayı öncesi Selin Sayek Böke ve İlhan Cihaner imzasıyla yayınlanan “çağrı”dan aldım bu satırları.
...................
Hafta sonu CHP büyük kurultayı var.
Genel başkan ve yönetim kadroları -neredeyse- aynen göreve devam edecek.
Yani...
“Heyecan” rüzgârları esmiyor.
Ya söylemler?
O konuda da “yeni bir şeyler” henüz duyulmadı.
Ancak...
İlk kez -gerçekten- Böke ve Cihaner’in yazılı çağrısı -bazı yöntem önerilerine katılmasam, hatta yanlış bulsam da- kurultaya renk getireceğe benziyor.
Bazı kısaltmalarla aşağıda sunuyorum.
1- Toplumsal muhalefetin en büyük örgütlü gücü ve öncüsü olan CHP, “sürekli OHAL” rejimini normalleştirmeyen, gayrimeşru olanı meşrulaştırmayan, “olağanüstü koşullara uygun olağanüstü bir muhalefeti örgütlemeli.” Bugün olağanüstü koşullara rağmen, muhalefet olağan dönemin “siyasi araçları ve yöntemlerine sıkışmış durumda.” Bu doğrultuda, CHP, Meclis içindeki mücadeleyi bir siyasi tavırla birleştirmeden, “olağan dönemin yasama faaliyeti” olarak sürdürme anlayışına son vermeli. OHAL rejimi sona erene, asgari demokratik bir ortama geçilene kadar ve adil, güvenli bir seçim ortamı sağlanana dek, Meclis’te aktif boykot, Meclis çalışmalarından çekilme ve benzeri demokratik araçlar parti kurullarında ciddi şekilde değerlendirilmeli.
2- Partimiz siyasal İslam ve neoliberalizme cepheden karşı çıkmaktan çekinmemeli. Bir kitle partisinin kapsayıcılığı, “ideolojik belirsizlik tuzağına düşmeden”, temel ilkelerini net olarak tarif etmekten ve bu ilkelere dayalı bir gelecek hayalinde toplumu ortaklaştırmaktan geçer. CHP’nin kuracağı siyaset, AKP’nin dayattığı siyaseti toplumun iradesi sanan ve bu duruma uymak için kendisini değiştiren, “kendi kimliğine yabancılaşan değil; kendisi olarak, mevcut düzeni değiştirmek iddiasında” olmalı.
3- Cumhuriyet devriminin temel ilkeleri ve sosyal demokrasinin evrensel değerlerinin savunulması, AKP’nin tanımladığı biçimiyle “muhafazakâr hassasiyetler”, “güvenlik”, “millilik”, “konjonktür” gibi gerekçelerle ihmal edilmemeli. Bu yaklaşımla, örneğin “Kürt meselesinde, halkı, salt güvenlikçi baskı politikalarıyla terör arasına sıkıştırmayı reddeden”, demokratik siyaset alanını genişleterek kalıcı toplumsal barışı sağlamakta kararlı olunmalı. Laiklik, özgürlük, demokrasi, eşitlik ve barış, kararlılıkla ve tavizsiz savunulmalı.
4- ... toplumsal muhalefetin bütün ilerici unsurlarını siyasete ve partimize taşıyacak siyasi katılım mekanizmaları, meclisler/forumlar gibi yatay örgütlenme biçimleri kullanılmalı.
Bu değerler ışığında siyaset yapan bir CHP, Türkiye’nin de geleceğini değiştirecek.
Ülkemizin birikimine güveniyoruz. Biliyoruz ki; milyonlar özgürlük, eşitlik, laiklik ve demokrasiyi ayağa kaldırmaya hazır. Şimdi sıra bizde.
36. Kurultayın delegelerine, CHP üyelerine ve Türkiye’ye çağrımızdır:
“Geçmişi biz kurduk, geleceği de biz inşa edelim!”