BAHARA girdik.
“Nev-ruz” Bayramı on yıllardır daha yaklaşırken sancılar başlardı.
PKK ve türevleri / uzantıları “Nevruz”u bir “gövde gösterisi” haline getirmişlerdi.
Aslında bu toprakların hatta bölgenin bütün etnisiteleri için “şenlik” olması gereken Nevruz gerilimin yükseldiği, meydanlarda, caddelerde, sokaklarda “siyasi gösterilere” dönüştüğü hatta polis müdahalelerine, taşlı direnişlerle çatışmalara varan “duyarlı” takvim yaprağıydı.
Marjinal grupların tekelinden alınarak, genelleştirilen şenlikler de yapıldı.
Bu yıl ise ne bir gerilimin, ne de abartılı şenliklerin yaşandığı -neredeyse- sıradan bir “Nevruz.”
Güneydoğu’da da kutlamalar yapıldı ama oradaki gazetecilerin gözlemlerine göre “sönük” geçmiş.
HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın ve HDP’li önde gelen kişilerin hapiste olmaları bu görüntünün başlıca nedeni olarak gösteriliyor.
....................
Sanıyorum bir diğer sebep de “Yerel Seçim” iklimi...
Türkiye 10 gün sonra yapılacak yerel seçimlere odaklandı.
Siyasetin “gösterilere” değil “sandık sonuçlarına” dönük yapıldığı şu süreçte Nevruz geri planda kaldı.
Ayrıca...
HDP’nin “en parlak döneminde olduğu” da söylenemez.
Güneydoğu’da iddialı olduğu 5-6 ilin dışındaki coğrafyalarda HDP oyları “seçmek” değil “destek” formatına dönüşmüş bulunuyor.
“Özellikle büyükşehirlerde HDP oylarının CHP adayları için sandıklara gireceği” görünmekte.
Açıklanmış bir anlaşma yok ama bunun bir “hal dili” olduğu ve tabanda da algılandığı 2019 Mart’ının gerçeği.
.....................
Zaten...
AK Parti de seçim kampanyasında CHP’yi bu “destekten” vurmakta.
Hatta...
HDP’yi şöyle bir anarak bu destek için “Kandil” adresini dile getirmekte.
“Beka sorunu” söylemi, AK Parti’nin bu “destek” iddiaları bağlamında çizdiği stratejinin eksenini oluşturuyor.
CHP, İYİ Parti, SP’den oluşan “Milli İttifak”ın 4’üncü ortağıyla bir “beka sorunu” ürettiğini vurgulamak ve böylece toplumdaki duyarlığa hitap etmek.
Yani...
31 Mart sonuçlarını etkilemeye dönük bir “parametre” budur.
......................
Diğer “parametre” ise “ekonomi...”
CHP, İYİ Parti ve SP’nin “Millet İttifakı” ise “fiyatları, ekonomideki eksileri” seçim kampanyasının ekseni yapmış bulunuyor.
HDP ve Kandil söylemlerinin tartışma alanına girmemeye özen gösteriyor.
“Savunma durumuna” itilmeye karşı direniyor.
Seçim kampanyasını “ekonomi, fiyatlar, istihdam, mutfak” dörtlüsünün “günlük yaşam sorunları duyarlığına” oturtuyor.
.......................
Bir de fazla dile getirilmeyen “parametreye” işaret edeyim.
31 Mart’ta sandıktan sadece yerel yöneticiler çıkacak.
Siyasi iktidar devam edecek.
Seçmen bu nedenle Demirel’in “ihtiyat psikolojisini” yansıtan şu söylemini hissetmekte.
“Suyun derinliğini iki ayağınla birden ölçme, bir ayağın karaya sağlam bassın.”