Sıfırdan inşaat işine girip 7. yılında Türkiye Forbes’in en zengin 100 Türk
listesine girmiş.
Henüz 32 yaşındaymış.
Suna ve İnan Kıraç’ın kızları İpek Kıraç’la birlikte bu 100’ün “en genç” iki zengini.
Adı Erden Timur.
Şimdi 36 yaşında.
...................
Kurduğu şirketin adı “Nef...”
Neden “Nef?”
Cevabı “Hayata nefes alarak başlarız. Yaşama son nefesi vererek veda ederiz, o yüzden kurucusu olduğum şirkete de nefesten esinlenerek Nef
adını koydum” oluyor.
Barselona maçı öncesi bir balık restoranında yemekteydik. “Her derde deva dostumuz” Çetin Kımız bilgisayardan bize GS maçını izletti.
Şöyle devam ediyor:
“Bu dünyada kazandığımız hiçbir şeyi, hatta nefesimizi bile öbür tarafa götüremeyiz, kurucusu olduğum şirketin felsefesi de hayattan aldığını hayata vermek. Sadece para değil, vizyonsa vizyon, çalışkanlıksa çalışkanlık. Zenginin fakire borcu olduğunu kabul ediyoruz. Bütün bunları borç kabul eden bir şirket kuralım ve dağıtılabilir kârının yüzde 51’ini toplumla paylaşsın dedik. Bunun için bir Nef
Vakfı’mız var. Vergi sonrası dağıtılabilir kârın büyük
kısmını bu vakıf aracılığıyla topluma yansıttık.”
Erden Timur’un tasavvuf odaklı olduğunu da belirteyim.
...................
Erden Timur’la, Nef’in sponsoru olduğu Barcelona’nın Real Madrid’le maçı vesilesiyle sohbeti derinleştirme zamanımız oldu.
Tarsus Koleji’ni bitirdikten sonra İstanbul’da Hukuk’u bitirmiş, ardından dünyanın en iddialı iktisat eğitim kurumu “L.S.E”de master.
Türkiye’ye dönüşte inşaat işine giriyor.
Ama farklı yaşam yorumlarıyla.
Örneğin...
“Neden herkesin 5 bin metrekare evi olmasın” diye sorarak başlıyor.
Ve...
2+1 daireyi satarken, ortak kullanımda “misafir odası, toplantı odası, hobi odası, sinema salonu, iş toplantısı
ofisi, spor olanakları” olan bir konsepti geliştiriyor.
Fakat...
Mutlaka “insanların bir arada yaşamak psikolojisi” ekseninde üretiyor projeleri.
Söz gelişi Gültepe’de “kentsel dönüşüm” kapsamında 10 bin konut satıyor.
Ve...
Sitenin etrafına duvar yapmıyor, semt sakinleriyle kaynaşmayı öngörüyor.
Bugüne kadar 8 kentsel dönüşüm projesini tamamlayıp teslim etmiş.
Nef’in konseptleri uluslararası patent sahibi. Ayrıca ilk kez Avrupa yatırım bankasıyla ortak bir şirket kurmuş Avrupa ve Amerika’ya da açılıyor.
Ayrıca... Öğrenci evlerini de aynı konseptle geliştirmiş.
Yüzde 98’i dolu. Yeni öğrenci evleri projeleri sürmekte.
...................
Nef’in sektöründeki birinciliklerini, sıralamıyorum.
Çünkü bu yazı “sosyal sorumluluk” örneklerini topluma sunmak amaçlı.
Bir fikir vermek için yazayım, Erden Timur ve eşi bütün varlıklarını kurdukları vakfa bağışlamışlar. Bundan sonraki kazançları da vakfın olacak. Çocuklarına miras bırakmıyorlar. Tek şartları kendileri hayatta olmazsa vakfın çocuklarına bakması.
Barselona’da kulübün sponsoru Nef Kurucu Başkanı Erden Timur, Özlem Gürses, GS’nin Avrupa Kupası kazandığı dönemin Başkanı Faruk Süren ve Fatih Altaylı’yla yemek sonrası bahçedeyiz.
GS, BARCELONA VE KARAÇAY’A SPONSOR
Nef inşaat şirketi Galatasaray’ın ana sponsoru olmanın yanı sıra Barcelona’nın da sponsoru.
Ama... Bir de belki adını bile duymadığınız mahalle takımının da sponsoru ki anlatmalıyım.
Osmaniye’nin Karaçay Mahallesi’ndeki 8 genç “madde bağımlılığıyla” mücadele etmek ve bölgedeki çocuklara umut olmak için “Umudun Takımı” sloganıyla yola çıkmış. “Karaçay Gençlik Spor” kulübünü kurmuşlar. Nef işte bu kulübün de arkasında. Parasal ve sosyal destek veriyor. Mahallede uyuşturucu kullanımı yaygınken, bu girişimin de katkısıyla hayli azalmış. Kulübü kuran gençlere de, verilen desteğe de alkış.
KOSTANTiNiYYE VE DiLEK AĞACI
AHMET Güneştekin’in “Kostantiniyye” yapıtı Venedikte sergilenirken oradaydım. Çok ilgi çekmişti.
İstanbul’un daha önceki “isim katmanlarını” yansıtıyordu.
Avrupalı konuklar dikkatle inceliyorlardı. Önünde fotoğraf çektiriyorlardı.
Sonra... Türkiye’de bu yapıt bir AVM girişinde de yer aldı.
Küçük bir grup orayı bastı, “Kostantiniyye” ismini protesto etti.
Yönetim üzerini örttü.
Sonra da iade edildi.
Oysa...
İstanbul’un Osmanlı döneminde yüzlerce yıl adı “Kostantiniyye” idi.
Güneştekin kentin ruhunu veren isim katmanlarını sanata dönüştürmüştü.
Uzun süre gözlerden uzak kalan Kostantiniyye yapıtını Erol Özmandıracı ve ortakları aldılar.
Maslak 42’nin meydanında Ahmet Güneştekin’in “dilek ağacı” yapıtının önündeyiz.
Maslak 42 adıyla yöreye kazandırılan büyük rezidans, iş ve kültür merkezine koydular.
Maslak 42 ticaret amacının ötesinde asıl kültüre ağırlık vererek varlık oluşturuyor.
Örneğin...
Ticaret merkezinin bulunduğu katın büyük bir bölümünde küçücük dükkânlar sıralanıyor.
Bunların her biri Anadolu ve Trakya’da kendi şehirlerinin, kasabalarının Türkiye çapında isim yapmış meşhur lezzet mekânlarının simgesel kopyaları.
Oralarda ne yeniyorsa bu lokantalarda da aynı özen ve lezzetle üretiliyor.
...................
Açılış gecesine dönelim. Maslak 42’nin giriş meydanına da gene Ahmet Güneştekin’in 371 bisikletle yaptığı “dilek ağacı” heykeli kondu.
Haliç’te bunun için bir imalathane kurulmuş.
Bisikletlerin metal dışındaki bütün parçaları ayıklanmış...
Boyalar kazınmış.
Her birine 6 kat kırmızı boya, her bisiklet ağaç formatına uyumlu olarak birbirine özel aygıtlarla perçinlenmiş.
Işık altında harika görünüyordu.
Ahmet 18 yaşına kadar bisiklete binememiş.
Hep “Bir bisikletim olsa” diye dilek tutarmış... Herkesin dileğinin kabul edilmesi için güzel bir isim ve yapıt.
O gecenin bir özelliği de 370 bisiklete nazire yaparcasına kurulan 130 kişilik, 61 metre uzunluğundaki masaydı.