CUMHUR- BAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan Trump’la yapacağı görüşme için “Bu görüşme bir milat olacak” dedi.
Bu söylemini bir başka cümle yapısıyla da vurguladı:
“Virgül değil nokta mesabesinde olacak.”
Genç nesiller için “mesabe” pek de fazla kullanılan bir kelime olmadığı için açıklamakta yarar var.
“Derecesinde, değerinde” anlamına geliyor.
Beyaz Saray’da bir şeylere “nokta” konulacak... Öyle bir nokta ki Türkiye-ABD ilişkilerinde “milat” olacak. Bir devri kapatıp yeni bir devrin açılacağının mesajı mı?
Buna eski kuşaklar “Ya herro, ya merro” derlerdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kez “Eyy Trump” diye seslenmiyor, daha diplomatik dille mesaj veriyor ama içeriği o seslenişlerden çok daha sert.
“Anlayana” dercesine “Bugüne kadar söylenenleri dedikodu gibi algılıyorum asıl önemli olan konuşmamızda ortaya çıkacak” mealinde bir ekleme yaptı.
Yani...
Şimdiye kadar Washington’dan “Söylemleri, Suriye Kürtlerine ağır silah için imza, PYD coğrafyasında bayrak gösteren ABD zırhlı araçları gibi eylemleri yok sayıyorum. Karşılıklı görüşmemizde her şeyi yeniden yapılandıralım. Yeni bir başlangıç olsun.”
....................
Türkiye-ABD ilişkilerinde krizlerin “Ya herro, ya merro” kırılma noktasına çok yaklaştığı zamanlar daha önce de yaşanmıştı.
Bülent Ecevit’in Başbakanlık yıllarında “Kapıyı açar, duvarın öte tarafına geçeriz” söylemi bunlardan en keskin olanıdır.
ABD’ye “Böyle giderse senin başında olduğun NATO blokunu gerimizde bırakır, duvarın öte tarafındaki Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı zihniyet coğrafyasına geçeriz” demişti.
Kıyamet kopmuştu.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de “ABD’nin TSK’ya silah ambargosu uyguladığı süreçte İncirlik üssünü kapatmıştı.”
ABD’nin “derin hafızasında” elbette bunlar da var.
Herhalde Suriye Kürt kuşağına destek verirken hatta onları “ağır silahlarla donatırken” Türkiye’den gelebilecek karşı hamlelerin hesabı yapılıyor olmalıdır Washington’da.
Nitekim ocak ayına kadar ABD Savunma Bakanlığı’nın Ortadoğu’dan sorumlu Bakan Yardımcısı Andrew Exum “The Atlantic” dergisinde (web sitesi) “bu ağır silahların verilmesi durumunun Türkiye ile ilişkileri zehirleyebileceğini” yazdı. (1)
Ayrıca...
Bu “zehirlemenin” Türkiye’yi Suriye’de işleri bozan bir aktör haline getirebileceğine işaret etti. (Türkiye’nin, ABD’nin Suriye planlarını bozabileceği endişesi.)
Yani...
Washington’da da “Türkiye faktörünün hafife alınmadığı” bu ve başka bir dizi işaretten hissediliyor.
....................
(1) Sedat Ergin’in Hürriyet’teki analizinden.