Gündemde birinci sıraya “MCKINSEY” adlı Amerikan danışma şirketi oturdu.
Eleştiriler yoğun...
“Bir tür IMF...”
“Abdülhamid döneminde -dış borçlarının ödenmesi için- Osmanlı’nın bütün gelirlerine el koyan ve yönetiminde -ikisi hariç- neredeyse tamamı yabancıların olduğu Düyun-u Umumiye’nin 2018 versiyonu...”
Polemiklerin dışına çıkarak olayın gerçekçi mercekten fotoğrafını sunmaya çalışayım.
......................
DANIŞMAN:
McKinsey 80 ülkede hizmet veren bir danışmanlık kuruluşu.
Bunlar arasında bankalar, büyük holdingler ve devletler de var. (Kısa süre önce Güney Afrika Cumhuriyeti’nin daveti üzerine bir danışmanlık anlaşması yapıldı.)
Türkiye’de en büyük holdinglerden biri yapılanması ve yönetimi için bu kuruluştan yararlandı.
Ayrıca...
Bazı finans kuruluşlarımız, iletişim sektöründen şirketler de McKinsey’den yıllardır danışmanlık hizmeti alıyor.
Küresel itibarı olan bu kuruluş sadece denetliyor, rapor veriyor.
Sadece “danışmandır.”
......................
IMF ve DÜYUN-U UMUMİYE Mİ?:
Kesinlikle “hayır.”
Çünkü...
IMF ile anlaşma yapıldıktan sonra artık onun çizdiği yol haritasında ilerlemek zorunluğu vardır.
Onun “acı ilaçları” içilir.
Reçeteleri dışına çıkılamaz.
Kısacası IMF dayatmacıdır.
Ayrıca...
IMF anlaşmanın başında bir kredi açar.
Yol haritasının kendisi tarafından onaylanan her aşamasında yeni kredilerle destek verir.
“Dayatmacıdır.”
Düyun-u Umumiye ise ekonomik “Sevr Anlaşması” gibiydi.
Dış borçlarını ödeyemez hale düşmüş bulunan Abdülhamid döneminin Osmanlı Devleti bütün gelirlerinin idaresini alacaklı yabancıların yönetimde olduğu “Düyun-u Umumiye” adlı kuruluşa devretmişti.
Düyun-u Umumiye bu amaçla kurulmuştu.
Osmanlı devlet gelirlerinin aslan payını alıyor, dış borç alınan yerlere ödeme yapıyordu.
Kırıntıları da memur maaşları ve bazı elzem giderler için Osmanlı’ya bırakıyordu.
......................
REFERANS:
McKinsey 16 bakanlığın hesaplarını inceleyecek, Türkiye devletine belirli periyotlarla rapor edecek.
Ve...
Elbette ekonominin düze çıkması için önerilerde bulunacak.
Bu raporlar Türkiye’nin ekonomik yapılanması, tasarrufları, öncelik tercihleri için elbette yararlı olabilir.
Ama...
Bir o kadar da büyük yararı dünya para piyasalarına “güvenilir referans” oluşturması imkânıdır.
Yabancı sermayenin, geri dönüşü olan bir ekonomiye yönelmesi için “referans” açısından da McKinsey faktörü değerlendirilmeli.
Dünyanın 80 ülkesinde yıllardır isim yapan bir kuruluşun “referansı” yadsınamaz.
.......................
DIŞ BORÇ ÇÖZÜMÜ:
Türkiye’nin banka dış borçları çok büyük değil.
6 milyar dolaylarında.
Bunu da çok zorlanmadan “yeni borç sendikasyonlarıyla krediler bulup, var olan kredilerini kapatarak aşabilir.”
Nitekim bir büyük bankamız geçen hafta 900 milyon dolara yakın bir sendikasyon kredisini gerçekleştirdi.
Asıl sorun 215 milyar doları bulan özel sektör dış borçları.
Bunların büyük kuruluşlara ait olanları genellikle “vadesinde ödenebilecek” portföyler.
Diğerleri için de formüller var. Bunlardan biri de -belki- dış alacaklılarla anlaşarak yeniden yapılandırma olabilir.
McKinsey referansı, böyle bir durumda da işe yarayabilir.
........................
“Devletin ekonomik sırları” saygı duyulması gereken bir kaygı ama 80 ülkede faaliyet gösteren bir kuruluşun bunu istismar etmesi kendi ayağına sıkmak olur.
........................
Ve bir husus daha var ki bu düşüncemi biraz daha “demlendirip” yazmayı tercih ediyorum.