Dünkü yazımda Putin’in “bir taşra bürokratı, pek de parlak olmayan -eski- gizli servis yarbayı görevinden, ışık hızıyla Rusya Başkanlığı’na yükselişini” anlatan kitaptan (*) satırlar yansıtmıştım.
Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri öyle görünüyor ki daha da yakınlaşarak sürecek.
“Rusya’nın o tek adamını iyi tanımakta yarar olduğunu” vurgulamıştım.
Yazının sonunda ise Putin’in siyaset DNA’sı için “sadakat, vefa, güvenirlik” özelliklerini sıralamıştım.
***
Bu yazıdan sonra Türkiye siyasetinde izler bırakmış eski dostlarla konu açıldı.
Onlara göre zaten “bu 3 özellik lider alfabesinin ilk 3 harfi...”
Biraz yakın tarihi konuştuk...
12 Eylül İhtilali’nin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’di.
İhtilal’den önce, Süleyman Demirel hükümetinin bakanlarından Sümer Oral ile yakın dosttular.
Karşılıklı aile ziyaretleri yaparlardı.
5 komutandan oluşan Milli Güvenlik Konseyi ve Devlet Başkanı Evren, o zaman Bülend Ulusu’yu “hükümet kurmakla” görevlendirmişti.
“Sümer Oral’ı da bakan yapmasını” istemişti.
Teklif gelince Sümer Oral doğrudan Süleyman Demirel’e durumu anlattı.
Demirel daha önce de yakın çalışma arkadaşı Turgut Özal’ın “Abi beni başbakan yardımcısı yapmak istiyorlar, ne dersin” sorusuna “olumlu” yanıt vermişti.
Herhalde Sümer Oral’a da yeşil ışık yakıldı ancak Sümer Oral “Efendim, ben bu teklifi kabul etmeyeceğim” dedi. Kenan Evren’e de içinde bulunduğu hassas “vefa psikolojisini” izah etti.
O zamanı iyi hatırlıyorum.
Milli Güvenlik Konseyi’nin verdiği görevi kabul etmemek mümkün değildi.
Çünkü “teklif” değil, “emirdi.”
Fakat...
Aralarındaki “aile dostluğu” nedeniyle Sümer Oral’ın üzerine gidilmemişti.
***
Bir başka örnek...
Hariciye’nin en iyi Dışişleri bakanlarından biri olan İhsan Sabri Çağlayangil, Süleyman Demirel’in büyük saygı duyduğu, inandığı, güvendiği, fikirlerini sorduğu dostuydu.
Askeri cenahtan Çağlayangil’e çoğu politikacının “hayır” diyemeyeceği altın tepsi üzerinde pırıltılar birkaç kez sunuldu.
“Demirel’in önünün kesileceği, isterse parti başkanlığı, isterse cumhurbaşkanlığı gibi...”
Her defasında Çağlayangil’in bir kulağından girdi, diğer kulağından çıktı.
Hepsini geri çevirdi.
Sonuna kadar en kötü günlerinde de hep Demirel’in yanında omuz verdi.
***
Cumhurbaşkanlığına “hayır diyebilmenin çoğu politikacı için mümkün olmadığını” yazdım.
Cumhurbaşkanlığı umuduyla kimlerin “hoplamalar” yaptığını hatırlayın.
***
Kemal Derviş -kim ne derse desin- Türkiye ekonomisini “yoğun bakımdan” çıkaran, sağlık kazandıran adamdır.
Ama İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan’la birlikte oluşturdukları parti için kamuoyu araştırmaları “yüzde 42 oyla iktidar” gösterirken ansızın CHP’ye geçti.
Türkiye’nin siyaset tarihi değişti.
***
Ve...
“Vefanın zirvesi”
Atatürk’ün 10 Kasım’da vefatı üzerine bir odaya geçip kalbine kurşun sıkan Başyaveri Salih Bozok’u da saygıyla anıyorum.
Neyse ki kurşun kalbinin 1 santim yanından girmiş ciğerini delerek sırtına saplanmıştı. Ölmemişti.
***
(*) Gazeteci Cenk Başlamış ve Okay Deprem’in kitabı “Vladimir Vladimiroviç Putin: RUSYA’YI AYAĞA KALDIRAN LİDER”