24 Haziran seçimleri için “Kürt oyları” üzerine tartışmalar sürüyor.
Bir başka pencereden görünüşümüzü yansıtmama ne dersiniz?
.....................
Profesör Bernard Lewis, Ortadoğu ve İslam tarihi konularında en önemli tarihçilerden biridir. (19 Mayıs 2018’de öldü.)
Ana dili olan İngilizcenin dışında kadim Yunan ve Latince, Almanca, Fransızca, Arapça, Rusça, Türkçeye hakimdi.
Tarih yazarken -incelediği ülkelerin- orijinal kaynaklarından yararlanırdı.
İngiltere doğumluydu ancak yaşamının diğer yarısını Amerika’da geçirmiştir.
Atatürk’e hayranlığı yaratan söylemlerine tanık olmuştum.
Türkiye’ye “laik Cumhuriyet” olması nedeniyle de büyük önem verirdi.
“Ermeni soykırımı yapılmamıştır” açıklamasını yaptığı için Fransa’da yargılanmış ve o zamanın Fransız para birimi “1 frank ödemeye” mahkûm edilmişti.
İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere casusluk örgütünde subay olarak birkaç yıl çalışmış.
Kitabında o yıllara ait bir Irak anısını, günümüz Türkiye’sine Bernard Lewis’in ışık tutuşu olarak sunuyorum.
.....................
İkinci Dünya Savaşı’nda Irak...
İngiliz gizli servisine mensup istihbarat mensubu, İskoç kökenli subay kendilerini “yurtsever” diye adlandıran silahlı bir grup tarafından yakalanmış.
İskoç asıllı İngiliz subay iyi Arapça biliyormuş.
Zaten o göreve verilmesinin sebeplerinden biri de bu.
Silahlı Araplar ellerini kelepçelemişler sonra...
“Seni öldüreceğiz ama şimdi değil, akşama, bizim şef geldiğinde belki sorgulamak ister, ondan sonra öldürürüz” demişler.
Subay sormuş, “Esir aldınız ama niye öldüreceksiniz?”
Adamların cevabı “Çünkü sen bir İngiliz’sin” olmuş.
Subay “Beni öldürmek istiyorsanız, öldürebilirsiniz ama bunu yanlış bir nedenle yapmayın” gibi bir çıkış yapmış.
Adamlar üstelemişler:
“Ne demek istiyorsun? İngiliz üniforması giyiyorsun, İngiliz subayısın, İngiliz ordusuna hizmet ediyorsun.”
Subay izah etmiş:
“Yanlış anlamışsınız. Ben Büyük Britanya ordusuna hizmet ediyorum ama ben bir İngiliz değilim. Ben bir İskoç’um.”
Adamlar elbette daha önce hiç duymadıkları bu “İskoç” kimliğine bir anlam verememişler. Bir sessizlik olmuş, subay durumu daha da iyi anlatmak için örnek vermiş.
“Ülkenizin adı Irak, bir Irak hükümetiniz ve bir Irak ordunuz var ve size Iraklı deniliyor.
Ama kuzeyde Kürtler var, güneyde de Araplar.
Hepiniz Iraklısınız ama bir Kürt Arap değildir ve bir Arap da Kürt değildir.
Bizde de aynen böyle.
İskoçlar kuzeyde, İngilizler güneydedir; hepimiz Britanyalıyız ama bir İskoç İngiliz değildir.”
Bir sessizlik, daha sonra adamlar bileklerindeki ipleri kesmişler, “Bir Kürt kardeşimize zarar vermeyi aklımızdan bile geçirmeyiz” demişler.
Akşam yemeğine de konuk edilen subay, şefleriyle de tanışmış, sabaha kadar orada kalmış ve arkadaşça ayrılmışlar.
Yıllar sonra Bernard Lewis bir Türk dostuyla bu anıyı paylaşmış.
O Türk arkadaşı “Kürtler İskoç değildir, onlar İrlandalıdır” diye itiraz etmiş.
Bernard Lewis “Esprili bir tespit olsa da bu doğru değildi” diye yazıyor.
Nedenini şöyle anlatıyor:
Türkler de, Kürtler de Müslüman’dır.
İngilizlerle, İskoçlar da çoğunlukla Protestan.
İrlanda’nın sorunu, büyük Katolik çoğunluğa sahip ülkenin İrlanda’da yaşayan küçük bir Protestan azınlığın hakimiyeti altında bulunmasından kaynaklanıyordu.
Protestanlar Britanya devlet örgütünde en yüksek düzeylere rahatça ulaşıyorlardı.
Örneğin...
Feld-Mareşal Montgomery...
İngiliz-İrlanda meselesi Ortadoğu’daki Sünni-Şii problemini açıklamak için kullanılabilir; fakat “Kürt-Türk ya da Arap-Kürt meseleleri için değil...”