Bülent Ecevit hükümeti döneminde Türkiye yakın tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşadı.
“Savaşın başında yapılan hata çoğu kez sonuna kadar olumsuz etkisini sürdürür” diye bir kurmay özdeyişi vardır.
O krizin patlamasında da daha ilk başta yapılan hata, tetikleyici ve belirleyici olmuştu.
Hatırlayalım...
.......................
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, MGK toplantısında Başbakan Bülent Ecevit’e “Al oku” diyerek Anayasa kitapçığını fırlatmıştı.
Bunun üzerine Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan da kitapçığı geldiği yere yani Cumhurbaşkanı Sezer’e geri atmış, “Nankör kedi” demişti.
Toplantı dağılmıştı.
Buraya kadar olanlar elbette skandaldı.
Ama...
Asıl büyük yanlış, toplantı dağıldıktan sonra Başbakan Ecevit’in kameralar önüne geçerek medyaya “Cumhuriyet tarihinin en ağır krizi yaşanıyor” açıklaması oldu.
Bir ülkenin “siyaset ve ekonomi başkomutanı” diye tanımlanabilecek Başbakan’ı topluma ve dünyaya “Cumhuriyet tarihinin en ağır krizi yaşanıyor” gibi bir açıklama yaparsa ne olur?
Müthiş bir kaos ve ekonomide panik...
Dolar füze gibi yükselirken, bankaların bir kısmı iskambil kâğıdından şatolar gibi yıkıldı.
Ekonomi birkaç gün içinde çöktü.
Kurtarıcı olarak o sırada Dünya Bankası’nda önemli bir görevi olan Kemal Derviş Türkiye’ye davet edildi.
Washington’dan gelen Derviş’in “Merkez Bankası Başkanı” yapılması bekleniyordu ama kısa bir toplantıdan sonra “tam yetkiyle ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olduğu” açıklandı.
Derviş köklü yapısal reformlara imza attı.
Bankacılık sistemini modern esaslarla sağlamlaştırdı, Merkez Bankası’nı tam bağımsız hale getirdi.
Ekonomiyi düze çıkararak sağlıklı bir yol haritası oluşturdu.
Yakın zamanlara kadar AK Parti döneminde -piyasalardaki para bolluğu rüzgârını da arkasına alarak Türkiye ekonomisi bu yol haritasında ilerleyerek gerçekten başarılı oldu.
“Son yıllarda bu yoldan ayrıldığı” yolundaki yorumlar var ama dünya devi ABD’nin “dolar saldırısına” rağmen o eski ekonomik krizleri büyük kırılmalarını, dramatik çöküşlerini yaşamadı Türkiye...
Öyle “yüzde 1500 gecelik faizleri” hatırlayın bir...
.......................
Bu son “dolar saldırısının” başında da “vahim” sözel ve eylemsel siyasi yanlışlar da yapılmadı.
Rahip Brunson ve Türkiye’de tutuklu ABD vatandaşlarının “serbest bırakılması” dayatması sonucu “ekonomik kaynaklı” değil “siyasi nedenli” ABD saldırısı olduğuna dikkat çekildi.
“Ekonomimiz, bankacılık sistemimiz bunları karşılayacak güçtedir... Ayrıca TL’nin değerini koruyacak bankacılık sistemini ve döviz borçlusu kuruluşların risklerini rahatlatacak tedbirler alınmaktadır” yolunda açıklamalar sağduyuluydu.
“Panik tetikleyecek” söylem ve eylemlerden uzak duruldu.
Eylem planları açıklandı.
Piyasa rahatlatıldı.
Bir yandan da ABD ile diplomasi kanalları açık tutuldu.
Şu satırlar yazılırken doların ateşi düşmüş görünüyordu.
“Kriz yönetmek” sanattır.
.......................
Bazen krizler yeni seçenekler üretir.
Dileriz ki bu kriz de Türkiye’nin gerek ABD ile ilişkiler ve gerek ekonomide yapısal reformlar, yeni seçenekler için rasyonel yollar bulmasına ya da yeni yollar açmasına vesile olur.
Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Doların dünyada güvenilirliği kalmadı” söylemi, “ülkelerin başka para birimleriyle ödeme yolları aramakta olduklarına, TL’nin güçlendirileceğine” işaret etmesi bu umudu veriyor.