Gündeme “Kılıçdar-oğlu’nun gafı” diye bir söylem düştü.
İlk sıraya oturtuldu.
Olayın yaşandığı söyleşiyi yapan gazeteci Ufuk Karcı ile konuştum.
Ayrıntılarıyla anlattı.
İzlenimim şöyle:
.....................
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na, Best FM’deki söyleşide Ufuk Karcı şu mealde bir soru yöneltiyor:
AK Parti “mevcut parlamenter sistemde cumhurbaşkanının, başbakanın farklı partilerden seçilmesi halinde ülke yönetiminin kilitlenebileceği” görüşünde.
AK Parti’ye göre cumhurbaşkanı da halk tarafından seçildiği için hükümet kadar yetkili konumda algılanabiliyor.
Gene halkın oylarıyla iktidar olan partinin başbakanı ise “asıl yetkilinin hükümet olduğu” gerekçesiyle yönetimin kendisinde olduğunu öne sürebilir.
Eğer iktidar farklı bir partidense “yetki çatışması” kaçınılmaz olur.
AK Parti işte bu “iki başlı durumun” kaldırılması inancında.
Şimdilik bir sorun yok.
İktidarda AK Parti var. Cumhurbaşkanı Erdoğan da AK Parti’nin kurucusu. Yıllar boyu AK Parti iktidarının başbakanıydı.
Ama...
İleride ya -halk tarafından seçilmiş- bir cumhurbaşkanı ile halkın iktidar yaptığı başka bir partinin hükümeti aynı zamanda görev yapacaksa, iki başlılık olmaz mı?
HHH
Kılıçdaroğlu bu soruya kısacası, “Anayasa değişikliği referandumda kabul edilirse... Cumhurbaşkanı ile başbakan ayrı partilerden gelirse... İki başlılık olur” cevabını veriyor.
Oysa...
Referandumda yeni anayasa maddelerine halk çoğunluğu “EVET” derse, adı “Cumhurbaşkanlığı” olsa da tam anlamıyla “Başkanlık Sistemi”ne geçilmiş olacak.
Ve...
Bu yeni sistemde “başbakan” yok.
Bakanları da cumhurbaşkanı atayacak. Bakanların Meclis dışından olması -istisna dışında- temel ilke.
Bu durumda ne yazık ki “trajik” bir söylem var.
“EVET” kampı için de “tepe tepe, evire çevire kullanılmaya” hazır, altın tabakta servis edilmiş malzeme!..
Zaten bu da döne döne yapılmakta.
Kılıç-daroğlu’nun bu sözleri toplantılarda kendi sesinden yayınlanıyor.
“Kılıçdaroğlu referanduma sunulan anayasa değişiklik maddelerini bir kere olsun okumamış bile. Bilmeden konuşuyor. Bilmediği, öğrenmediği sisteme karşı çıkıyor. Halktan da ‘HAYIR’ oyu istiyor...”
HHH
Yani...
“Gaf” değil, “cahillik” mesajını veriyor.
“Tiye” alıyor.
.....................
Bazı söylemler vardır ki “Amacını aştı” falan gibi izahlarla geçiştirilebilir. Bu defaki ise “tevil götürecek” gibi değil.
Böyle zor durumlarda açıkça ortaya çıkmak ve “Hata yaptım. Çok yorgundum, dalgınlıkla söylemiş bulundum. Aslında elbette referanduma sunulan sistemi defalarca okuyup, partili arkadaşlarımla tartıştım” demek en doğrusudur.
İnsanlık halidir.
“Samimi kabullenme” anlayışla karşılanır.
Biz gazeteciler de bazen yanlış yaparız.
Hatta “ciddi yanlışlıklar sayfalarımıza -istem dışı- yansımış olabilir.” O zaman hayli psikolojik zorluk çeksek bile açıkça ve kısaca yanlışı itiraf etmek, okuyucudan özür dilemek yapılacak en doğru şeydir.
En azından polemikleri keser.
Kılıçdaroğlu’nun, “referanduma sunulan maddeleri, kabul edilirse yeni sistemde başbakanın olmayacağını bilmediğini” düşünmüyorum.
Ama…
Maalesef “söylemi”, “müktesebatı” ile örtüşmüyor.
Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’de vahim yanlışların yanında “kenar süslemesi” mesabesindeki yanlışı gündemdeki Suriye’den, Almanya’ya pek çok önemli sorunun üstüne çıkmışsa bu polemiği kesmek ve CHP’nin yıpranmasını önlemek için “açık ve net olarak yanlışı kabul ve itiraf etmesi” aklın yoludur.