FENERBAHÇE Başkanı Aziz Yıldırım adliyedeydi.
“Kumpas” davasında “şikâyetçi” olarak yaralıyordu.
Ona kasıt ve zulm edenler yargılanmaktaydı.
“Keser dönmüş, hesap dönmüştü.”
HHH
15 Temmuz darbe kalkışımında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı -”darbecilerin deyimini” kullanayım- “paketleyip götürmekle görevliler” de hâkim önüne çıkarıldılar.
Ne hesapların yapıldığı artık biliniyor.
Ama...
“Keser dönmüş, hesap dönmüştü...”
.....................
Bir dönem “dağlar” gibi görünen niceleri zaman içinde birer “çukura” dönüşebilirler.
Zalimin kılıcı bir bakmışsınız kırılmış.
.....................
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e aittir o söz:
“Sap döner, keser döner, hesap döner.”
Yanılmıyorsam, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında söylemişti.
“Seçilme, siyasi partiye üye olma, siyaset yapma hakları” anayasa ile yasaklanmıştı.
Hem de yüzde 100’e yaklaşan oy çoğunluğuyla kabul edilen bir anayasayla...
“Zaman gelecek, anayasa değişikliği halkın oyuna sunulacak, yasakları gene halkın çoğunluk oyuyla kaldırılacak...”
Kimsenin böyle bir ihtimal aklının ucundan geçmiyordu.
Biri çıkıp “bunların olacağını” söylese “deli” gözüyle bakılırdı herhalde.
.....................
Ama...
Bütün bunlar 7 yıl içinde gerçekleşti.
Hem de kimin zorlamasıyla?
İhtilali yapan, o yasakları koydurtan 7’nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren Paşa’nın...
Bu projesini ilk defa bana açmıştı.
O zamanlar Cumhurbaşkanlığı yazlık köşkü Florya’daydı.
İskelede çaylarımızı içerken, “Yasakları halk koydu, halk kaldırsın, referanduma gidilir, sandıklardan ne çıkarsa o olur” demişti.
Ardından da “güvence” vermişti:
“Referandum kampanyası boyunca tamamen ve kesinlikle tarafsız kalacağım. Leyhte veya aleyhte tek kelime bile konuşmayacağım...”
Ertesi gün o zamanlar Genel Yayın Yönetmeni olduğum Güneş gazetesinin manşetinden patlatmıştık bu haberi.
Bomba gibi patlamıştı.
Sonuç... Malum...
Siyasi haklar iade edildiği gibi, Süleyman Demirel Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı olarak 7 yıl görev yaptı.
“Sap dönmüş, keser dönmüş, hesap dönmüştü...”
.....................
Demirel’e “Bu öngörüyü neye dayandırmıştınız?” diye sorduğumda şu cevabı vermişti:
Yaşadığım bu ilk darbe değil.
27 Mayıs 1960 darbesinde DSİ (Devlet Su İşleri) Genel Müdürü’ydüm. Görevden alındım.
5 komutanın muhtıra verdiği 12 Mart 1972’de başbakandım. Düşürüldüm.
Fakat her defasında yeniden doğdum.
Partimin başına geçtim, başbakan oldum.
Hiçbir zaman ümidimi ve iyimserliğimi kaybetmedim.
“Haklı kazanır” inancım köklüdür.
.....................
Evet...
Sonunda “haklılar kazanıyor” ama ya “o arada çekilenler, boşuna ödenen bedeller, mahrumiyetler!”