23 Haziran seçimleri için iki rüzgâr esmekte.
Birincisi...
CHP’nin lokomotifi olduğu Millet İttifakı ve destekçilerinin sloganı:
“Her şey Çok Güzel Olacak.”
İkincisi...
Cumhur İttifakı’nın sloganı ise sert:
“Oylarımızı çaldılar...”
....................
CHP’ninki “umut veren, kucaklayıcı, herkesin kalbine dokunan” bir mesaj.
Cumhur İttifakı’nınki ise “bir kesimi suçlayan bu bağlamda tümüyle kucaklayıcı algı üretmeyen” bir söylem.
Ancak...
“Ofansif” bir strateji.
CHP, İYİ PARTİ ve destekçilerini “savunma yapmak” konumuna itiyor.
Oyunu Millet İttifakı sahasına yıkmayı amaçlıyor.
“Hayır çalmak yok...”
“Oy hırsızı değiliz...”
“Kim çalmış, ispat edin, suçlu varsa açıklayın...”
Ekrem İmamoğlu’nun söylemi, yaklaşımı, sloganı “kucaklayıcı ve umut verici...”
Ama...
“Önde basmayan, topu kendi sahasında kabul edip savunmaya çekilmek” gibi bir “edilgen” durum. Eksik...
O halde...
“Her şey Çok Güzel Olacak” sloganının “mağduriyet” algısı üretecek bir “ofansif” söylemle tamamlanması gerekiyor.
Bu da zaten yapılmaktaydı.
Yani...
YSK kararının “toplumun vicdan terazisinde tartılmasını” güncellemek ve “23 Haziran’a kadar bunu sürdürebilmek...”
Dün CHP üst düzey karargâhında bu konuların tartışılması programlanmıştı.
......................
Kampanyanın daha başında “stratejinin belirlenmesi”, bunların en etkili ve en az sayıda kelimeyle “slogan haline getirilmesi” önemlidir.
Seçim stratejisinin “kervanı yolda dizilmez.”
Geç kalındığında karşı taraf hayli yol almıştır bile.
Hem Cumhur İttifakı, hem Millet İttifakı ve destekçileri için şu ilk günler “final çizgisinin mayasıdır.”
.....................
Geçmişten bu söylediklerimi vurgulayan örnekler vereyim.
Merhum Turgut Özal’ın Anavatan’ı iktidardı.
Seçim kampanyası başlamıştı.
Kapatılan CHP’nin yerine kurulan SHP’nin tam sayfa ilanları gazetelerde yayınlanmaya başladı.
“Sıkılmış, suyu alınmış, pörsümüş bir yarım limon” resmi.
Ve...
Şu kelimeler:
“KENDİNİZİ ARTIK LİMON GİBİ SIKTIR-MAYIN...”
Slogan tuttu.
Anavatanı bir telaş aldı.
“Karşı sloganlarla” gazetelere tam sayfa ilanlar vermeye başladılar.
Kötü taklit, etkisiz sloganlardı.
Örneğin...
Bir “aspirin” fotoğrafı ve ipe sapa gelmez zayıf ifadeler.
Çünkü...
Yarı yolda sırf “sıkılmış limona” karşı olsun diye telaşla ve şaşkınlıkla alelacele üretilmiş grafik çalışmalarıydı.
Dedim ya...
“Seçim kervanı yolda dizilmez!..”
.......................
Bir başka örnek...
Turgut Özal seçimi 3 ay öne almak için referanduma götürmüştü Türkiye’yi.
Bir fanteziydi.
Halkta “Özal’ın kaprisi” algısını yaratan bir kampanya başlatıldı.
İktidarın değişmeyeceği bu kapris referandum için devreye gene “sıkılmış limon” fikrinin sahibi “Yorum Ajans” girdi.
Bir vurucu slogan daha...
Gazete sayfalarında tam sayfa ilanlar yayınlandı. “Kapris referanduma” tepkili halka “ÖZAL’A BİR DERS VERELİM” çağrısı yapıldı.
Yani...
Ortada bir Genel Seçim yok.
Bir Yerel Seçim de yok.
“İktidar nasıl olsa değişmeyecek ama kendi kaprisi uğruna 3 ay için halka bunca zahmet veren Özal’a evet demeyerek bir ders verelim. Kulağına küpe olsun. Bir daha da böyle şeyler yapmasın” mesajı.
Bu da çok tuttu.
Anavatan karargâhında gene şaşkınlık ve telaş...
Ancak Özal bu defa son günlerde bir karşı hamle yapabildi.
“Etkili olmadı” denemez.
Seçime 5 kala Başbakanlık konutunda “Özal çok önemli bir açıklama yapacak” denilerek, basın toplantısı düzenlendi.
Özal o gün konuşmasını rest çekerek noktaladı.
“Umduğum oranda oy alamazsam Başbakanlıktan çekilirim.”
Yani...
“Siz iktidar değişmeyecek, Özal’a ders verelim” diyorsunuz ama “yemezler” mesajıydı bu.
“Bırakırım Başbakanlığı... Siyaset karışır, belki de yeniden genel seçimlere gidilir, sorumlusu da ben olmam” diye oyunu bozmak istemişti. Rest çekmişti, tam değil ikircikli bir restti. Etkisi az oldu. (Bunun, benim de içinde olduğum bir perde arkası var. )