ANCONA Cezaevi'ndeki çıplak odada Mehmet Ali Ağca'nın ağzından çıkarak yankılanan kelimeler bir - ajan romanından satırlar - gibiydi. Abdullah Çatlı'yı anlatıyordu:
"Çatlı yabancı gizli servisler tarafından Costo Rica'da anti - terör eğitimi görmüştü. Kısa ve yoğun bir eğitim.
Görevi, Ortadoğu ve Türkiye'de komünist terör gruplarına karşı savaşmaktı.
Kendisi doğru, dürüst bir insandı. Çok iyi karate, İngilizce biliyordu. Sahte pasaport düzenlemekte uzmandı.
Olağanüstü bir şekilde otomobil kullanıyordu.
Askeri eğitim gördüğü belliydi. Bana Costa Rica'da eğitim gördüğünü itiraf etti. Uluslararası bir çerçeve içinde.
- Türkiye'de ihtilale demokrasinin geçerli olmadığını, askıya alınması için faaliyet gösterdiğini - anladım. Türkiye'yi ihtilale sürükleyen birisiydi. Kendisi de (yaptığına... G.C.) kalbinden inanıyordu.
Karşısında komünistler vardı. Onlar Çatlı'dan bin kez fena yaptılar".
AĞCA davasındaki Savcı Marini bir süredir İstanbul'da konuğumuz. Onun ve Ağca'yı tanıyan herkesin söylediği gibi; Ağca "abartabilen, saptıran, zaman zaman yalan söyleyen "ifadeler verebiliyor.
Ancak...
İpekçi'nin mezarı başında anıldığı tören sırasında Sibel İpekçi:
"Çatlı'nın Costa Rica'da eğitim gördüğünü ben de uzun süredir biliyordum" dedi. Bu da ilginç.
AĞCA'ya sordum:
"Çatlı gizli servislerle mi çalışıyordu?"
Şöyle bir yanıtı oldu:
"MİT, Özel Harp Dairesi olarak terörün dışındaydı."
Bunların dışında NATO çerçevesinde - Stay Behind - adlı bir örgüt vardı. Türkiye'de kontgerilla gibi hikayelerin (!) örneklerine rastlanmıştır.
Ağca "bunların 12 Mart'tan beri faaliyette olduklarını ama yönetime sızdıklarını ve devletin dışında kendi aralarında bir grup kurduklarını" söyledi.
"Bunların dış bağlantılı olduklarını" iddia etti.
Şöyle devam etti. "Ben onları o zaman doğru zannediyordum. Şimdi hain olarak tanımlıyorum."
"Çatlı da bunlarla ilişkiliydi öyle mi?" Soruma "evet" anlamında başını sallamakta ve "fakat bunların başı dışardaydı, yabancıydı. Türk Devleti değil."
TÜRKİYE'nin kan gölüne çevrilerek ihtilal ortamına sürüklenişin izleri bu sözlerle belirir gibidir. Abdi İpekçi'nin yanı sıra birçok değerli insanımızın demokrasiye güvensizlik ve bir umutsuzluk ortamı yaratmak için öldürüldükleri anlaşılıyor. Askerleri, ihtilal yapmaya mecbur etmek için bir senaryo. Elbette ne Evren'in ne de komutanların bunlardan haberi olduğu düşünülemez. Onlar da kan batağının içine çekiliyorlar. Üstelik bu Ağca'nın gerçek dışı senaryosuda olabilir.
Ağca'yla aramızda şöyle bir konuşma geçti:
- "Çatlı'yı Costa Rica'da eğiten kuruluş CIA mi idi?"
- "CIA demiyorum. CIA içinde birkaçı..."
- "Sizin CIA ile ilişkiniz oldu mu?"
Susuyordu... Soruyu üsteledim.
"Hayır" diyemedi.
Ama şunu söyledi.
- "CIA ile ilişki derken CIA ajanı değilim. Tam olarak değil."
Bu CIA ile bağlantı iddiası da acaba gene Ağca'nın fantazisi miydi?
BU sorunun yanıtı için başka kaynaklara dönmek gerek. Ağca 'yı Papa cinayetine mahkum ettiren Savcı Marini "Çatlı'nın İsviçre'de hapishaneden alınıp serbest bırakılması hadisesine" işaret ediyor.
- "İtalya'dan bir devlet bakanı ya da başkanı İsviçre'ye giderek orada bir hapishanede mahkumu serbest bıraktıramazdı." diyen Marini'nin kuşkusu Ağca ve arkadaşlarının arkasında daima yabancı istihbarat örgütlerinin hatta devletlerin olduğu hem KGB hem CIA'den kuşkulu.
Çatlı'nın İsviçre'den alındığı sırada Devlet Bakanı olan İsmail Özdağlar da bize "Çatlı'yı İsviçre'deki hapishaneden bir bakanın değil, CIA'nın yardımıyla Türkiyeden gidenlerin çıkarttığını" söyledi. Ağca'nın avukatı Doğan Yıldırım ise bu iddiayı kabul etmiyor. "Çatlı ise adi suçluları kurtardı" diyor.
Ağca'ya göre Papa suikastının yapılmasında kendisinin yanı sıra CIA'nın rolü var. Çünkü "Polonyalı Papa eğer Bulgaristan bağlantılı bir türk terörist tarafından öldürülürse, zaten Lech Walessa'nın liderliğinde özgürlük arayışlarına girmiş olan Polonya birden patlayacaktı.
Dünya kamuoyu da Papa'ya suikast nedeniyle Polonya'nın arkasında olacaktı. Diğer özgürlük arayışındaki peyk ülkeler Polonya örneğini izleyebilirlerdi. Böylece Sovyet Blok'u çözülebilirdi. Ağca'ya göre kendisini destekleyenin amacı buydu".
Bu konuları bilmem.
İyi araştırmalar yapan, kitaplar yazan arkadaşlarımız var. Herhalde onlar daha iyi değerlendireceklerdir. Benimki sadece burada noktalayacağım mütevazı bir katkıdır.