Elbette farklı siyaset yapanların birbirlerini eleştirmeleri demokrasilerde doğaldır.
Fakat...
Toplumu daha da geren çok sert üsluptan, hakaretlerin havada uçuşmasından doğan veya doğabilecek “toplumsal tedirginliği” dikkate almak gerek.
Siyasi partilerin yönetim kademeleri arasında çakan şimşeklerin tıpkı “toprak hattı” gibi elektrik boşalttıkları zemin toplumdur.
Toplumu ayrıştırma tehlikesi vardır.
Oysa...
Şu yaşamakta olduğumuz “savaş hali (darül harp)” her zamandan daha çok “hep birlikte omuz omuza olmamız zorunluğunu” dayatmakta.
Şükür ki demokrasi tarihimizin -nispeten- yakın yıllarındaki gibi “halkın kahvehaneleri, camileri bile ayırdığı” durumda değiliz.
Radyolarda, dakikalarca isim isim o gün “Vatan Cephesi’ne katılanlar listelerinin okunduğu” dönem nasıl da bir “cepheleşme kâbusuydu.”
Önümüzde Cumhurbaşkanı ve Millet Meclisi Genel Seçimleri var.
Tansiyonun bu nedenle daha da yükselebileceğine dikkat.
Bu tansiyon bir şekilde düşürülmeli.
Demokrasi tarihimizde taraflar arasında şimşekler çakarken, -gereğinde- sağduyu kendini hatırlatırdı.
Liderlerde yumuşama işaretleri görülürdü.
Gazete manşetlerinde bu “ılıman siyasal iklim” değişimi, “bahar havası” diye yer alırdı.
......................
Bugünlerde Prof. İlber Ortaylı’nın yeni çıkan “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” ve Osman Mayatepek’in (*) “Dedem Enver Paşa- Hayatlar, Efsaneler, Gerçekler” adlı kitaplarını okuyorum.
Osmanlı’nın son döneminin bu iki pırıltılı komutanın farklı açılardan okumak çok zevkli.
Mustafa Kemal ve Enver Paşa’nın birbirlerinden hoşlanmadıkları bir gerçek.
Hatta rekabet içinde oldukları da...
Ama...
Birbirlerine karşı üslupları nasıl da özenli.
Örnek...
Mustafa Kemal henüz paşa bile değil.
Çanakkale’de başarılarıyla yıldızı parlamakta.
Müttefik Almanların yaptıkları ve Osmanlı kuvvetlerini bu yanlışlara sürüklemekte olduğu konusunda görüşlerini dönemin Milli Savunma Bakanı ve Alman komutandan sonraki Başkomutanı Enver Paşa’ya mektupla bildirir.
Mustafa Kemal’in bunu yapması son tahlilde cesaret.
Fakat...
Aralarında dağlar kadar yüce rütbe ve mevki farkına rağmen kendi üstündeki komutanları aşarak Enver Paşa’ya fikirlerini doğrudan yazılı olarak bildirmesi aslında askeri suç.
Silahlı Kuvvetler geleneğinde de bunun yeri yok.
Üstelik mektupta “kardeşim” hitabı yer almış.
Buna karşılık, “Burnundan kıl aldırmaz” denen Enver Paşa Mustafa Kemal’i ne kınıyor, ne cezalandırılmasını istiyor... Tam tersine, o da düşüncelerini cevap mektubunda yazıyor, o da Mustafa Kemal’e “kardeşim” diyor. (İkisi de 1881’li)
......................
Kurtuluş Savaşı sürerken, Enver Paşa Anadolu’ya geçmek ister, Mustafa Kemal izin verdirtmez.
Sonra...
Sovyet kuvvetleri tarafından Tacikistan’da şehit edilir.
Haber Ankara’ya geldiğinde Atatürk’ün gözlerinden iki damla yaş süzülür.
Şöyle der:
“Yiğit adamdı. Güneş gibi doğdu, bir gurub ihtişamıyla batmıştır. Bunun ortasını tarihe bırakalım.”
.......................
(*) Osman Mayatepek, Sultan Abdülmecid’in torunu Naciye Sultan’la evli Enver Paşa’nın torunudur.