Cumhur başkanı Recep Tayyip Erdoğan “AK Parti’nin kaptan köşkünde...”
Bunun nedenini “merhum Turgut Özal örneğiyle” tahlile çalışayım.
...................
Turgut Özal’ın en yakınlarından dinledim:
Türki cumhuriyetlere yaptığı son geziden sonra ani kalp kriziyle vefat eden Özal 1 hafta sonrası için siyaset yolunda makas değiştirmeye karar vermiş.
Cumhurbaşkanı görevinden istifa edip, yeni bir parti kuracakmış.
Bu yeni parti, adı, programı, kurucular listesiyle her şey hazırmış.
Çünkü...
“Kurucusu olduğu ve daha ilk seçimde iktidar yaptığı... Başbakan ve Genel Başkan olarak 2 dönem tek başına iktidarını sürdürdüğü” ANAP (Anavatan Partisi) için çok kaygılıymış.
“Kurduğum partiyi artık tanıyamıyorum” diyormuş.
Yaptırdığı kamuoyu araştırmalarında yapılacak ilk seçimde ANAP’ın büyük oy kaybedeceğini, muhalefete düşeceğini görmekteymiş.
“Koca parti eriyor” diye kahroluyormuş.
ANAP’ın başındaki Mesut Yılmaz’la anlaşamadığı, hatta karşı karşıya durumlar yaşadığı bilinmeyen şey değil.
ANAP’ta “silkinme, özüne dönüş” için telkinde bulunmayı denemiş ama Mesut Yılmaz’dan olumsuz tavırlarla karşılaşmış.
“Bu böyle gidemez” demiş.
Yakın arkadaşlarıyla konuşarak “Cumhurbaşkanlığından istifa edeceğim, yeni bir parti kuracağım, ANAP’ın içindeki kader arkadaşlarımı da alacağım. Meydanlara ineceğim, halkımla kucaklaşacağım, yeniden tek başına iktidar çıkartacağım sandıklardan” diye kararını “kapalı devre” açıklamış.
Bir süredir “yeni partinin hazırlıklarını da yapıyormuş, sona gelinmiş.”
Merhumun ömrü vefa etmedi.
Yürüyüş bandında hayatını kaybetmeseydi, 1 hafta sonra Özal partisini kurmak için Çankaya’yı bırakacaktı.
Belki de Türkiye’nin siyasi tarihi çok farklı bir vadide akacaktı.
Siyasete giren herkesin hayalindeki Cumhur-başkanlığı’ndan istifa etmek, milletvekili “sıfatı” bile olmadan yeniden başlamak her baba yiğidin göze alabileceği şey değil.
....................
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’ye dönüşü ve kaptan köşküne geçmesi bana “Özal’ın hamlesini” hatırlattı.
7 Haziran genel seçimleri ve ardından 16 Nisan referandum sonuçları AK Parti’nin kan kaybetmekte olduğunun işaretleriydi.
Birincisinde AK Parti diğer partilerin milletvekilleri toplamının gerisine düşmüştü.
Tek başına iktidar olamamıştı.
Gerçi 1 Kasım’da seçimler yenilenince yeniden bu statüyü yakaladı ama 7 Haziran’ın “mesajı” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasında bir iz bırakmış olmalı.
Partinin Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu uzaklaştırıldı. (Davutoğlu ile ilişkisi “Özal- Yılmaz kadar gerilimli” değildi ama gene de “pürüz” kelimesi hafif kalacak “yol ayrımları” vardı.)
Başbakanlık ve parti Genel Başkanlığı’nı devralan Binali Yıldırım ile ilişkileri “dört dörtlük uyum” diye nitelenebilir.
Ancak...
16 Nisan referandum sonuçlarının “bıçak sırtında” bir farkla sonuçlanması gene bir “uyarıydı.”
Yarım yüzyıla yakın siyaset deneyimi olan Recep Tayyip Erdoğan bu işaretleri iyi okumuş olmalı ki “partinin başına geçme takvimini öne aldı.”
Dün Erdoğan AK Parti merkezinin 8’inci kattaki odasında çalışmaya başladı.
Partiyi yenileyecek, kadrolara heyecan verecek, kuruluşun ruhuyla fabrika ayarlarına dönülecek, rotayı çiziyor.
Hem Cumhurbaşkanı, hem iktidar partisi başkanlığının aynı kişide toplanması için görüşlerimi, düştüğüm ihtiyat notlarını daha önce yazmıştım. Tekrarlamıyorum.
Ama...
Keskin siyaset hamlelerinde, merhum Özal’dan da esinlendiği konuşulan Erdoğan’ın -neredeyse- çeyrek yüzyıl sonra “sahaya inmek” kararını böyle de okumak mümkün.