Bugün “Dünya Kadınlar Günü...”
Yılda 1 gün değil her gün hatırlamamız ve bilincinde olmamız gereken değerlerimizdir.
Ancak...
Ne yazık ki dünyada ve Türkiye’de de hâlâ “tam eşit” statüde değiller.
Küresel nüfusun en az yarısında “ikinci sınıf, edilgen” konumdalar.
Çalışma hayatında da öyle.
.....................
Büyük Atatürk İnkılaplarıyla, Cumhuriyet Türkiye’sinde kadını çağdaş haklara kavuşturmuştu.
Kadınlarımıza çalışma hayatını bütün meslek dallarında açmıştı.
Bazı Avrupa ülkelerinden bile daha önce “seçme ve seçilme hakları” tanınmıştı.
“Pozitif ayrımcılık” ilkesi özellikle özel kesimde bazı büyük ve kurumsallaşmış şirketlerde özenle uygulanmakta.
Ama...
Üzücüdür ki...
“Cinsel taciz, aşk ve namus cinayetleri, şiddet hatta ensest ilişkiler, çocuk gelinler, çocuk istismarı” hiç de göz ardı edilemeyecek sayıda.
“Kız çocukların okula gönderilmemesi” sorunu tam çözümlenmiş değil.
Bununla beraber haberleşme, medya, şeffaf toplum yapısında bu tür durumlar daha çok açığa çıkarılabilmekte, cezalar uygulanmakta...
Kadınlar da artık susmuyor.
Haklarını arıyor, kendilerine dönük şiddete, tacize ayrımcılığa karşı tepki koyuyor.
Bu da ilerisi için umut verici.
ÇETİN’İN ARDINDAN
BU gazetenin de Genel Yayın Yönetmenliğini yapmış olan Çetin Emeç’i katledilişinin 29. yılında sevgiyle andık.
İlk gençlik yıllarımın arkadaşıydı.
Suadiye’den çok güzel anılarımız vardır.
Sonraki yıllarımızda meslektaş olarak dostluğumuz sürdü.
Sevgili Çetin’e bir kez daha rahmet diliyorum.
ERTUĞRUL’U KAYBETTİK...
Gazeteci arkadaşımız Ertuğrul Akbay da bir yıldız gibi kaydı.
Ölüm nedeni: “Çoklu organ yetmezliği...”
Sabah, Hürriyet ve Günaydın gazetelerinin “efsane” Genel Yayın Yönetmeni, dostum Rahmi Turan’dan dinledim. Daha geçen hafta sapasağlammış.
Telefonla konuşmuşlar.
Teşhis: Karaciğer bitmiş, böbrekler çökmüş.
“En fazla 45 olması gereken karaciğer enzimi 6 bin olmuş.”
Yoğum bakıma almışlar.
Dün sabah da son nefesini vermiş.
.........................
Ertuğrul alkol kullanmazdı, sigara içmezdi.
Sürekli spor yapardı.
Yediğine, içtiğine özen gösterirdi.
Uykusu düzenliydi.
Sağlık konularına odaklanmıştı son yıllarda.
Gazeteci olarak gittiği Kafkasya’da dünyanın en uzun yaşayan insanlarıyla röportajlar yapmıştı.
Orada öğrendiklerini kendi yaşamında uyguluyordu.
........................
Ve ne yazık ki...
Sözcü gazetesinin sahibi bir süredir Londra’da olan oğlu Burak, babasının toprağa verileceği bugün cenaze töreninde bulunamayacak.
Çünkü hakkında “FETÖ’cü olduğu” iddiasıyla ceza davası sürmekte.
Gelirse daha havalimanında tutuklanacağı kesin.
Burak’ın “FETÖ okulunda okuduğu” gibi gerçekle hiçbir ilgisi olmayan iddianame nedeniyle babasının cenazesine gelememesi ne acı.
Çocukluğundan tanırım.
Orta eğitimini ve yükseköğrenimini İsviçre’de yaptı. Atatürkçü ve laik bir çevrede yetişti.
Annesi oğlunu yalnız bırakmamak için İsviçre’de ev kiralamıştı.
Bütün bunlar “okul kayıtları ve kira kontratıyla” kanıtlanmış durumda.
Burak için “FETÖ ilişkisi” imasında bulunan Fehmi Koru ise mahkemede “O yazıyı Taha Kıvanç imzasıyla dedikodu satırları olarak yazmıştım, gerçekle bir ilgisi yok” ifadesini verdi...
Ama...
Dava hâlâ sürüyor.
Ertuğrul Akbay’a rahmet, ailesine, çalışma arkadaşlarına ve bütün meslek camiamıza başsağlığı diliyorum.