Dün Atatürk milleti-mizin sevgi seliyle anıldı.
Ölümünden 79 yıl sonra her yıl daha da katlanarak ışık ışık büyüyen “Atatürk tutkusu” bana “Kaçıncı maddedeyiz?” sorusunu hatırlatıyor.
Anlatayım:
...................................
Az bilinen gerçeklerden biri... Atatürk, şapka devrimini Kastamonu’da açıklamış.
Ankara’ya dönüşünde sadece kendi başında değil, Diyanet İşleri Başkanı’nın da başında “şapka” vardır.
Diyanet İşleri başkanları hâlâ şapka giymiyorlar ama Atatürk giydirtmişti işte...
Öyküsü ilginç.
Atatürk, uzun dönemli projelerini (kehanetlerini) Mazhar Müfit Kansu’ya not ettirirdi.
Erzurum Kongresi’nin bittiği gece Mustafa Kemal, Mazhar Müfit’e şu satırları not ettirir...
“Tarih, 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karşı.”
1- Zaferden sonra şekli hükümet, Cumhuriyet olacaktır.
2- Padişah’la hanedan hakkında, zaman gelince, icap eden muamele yapılacaktır.
3- Tesettür kalkacaktır.
4- Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir.
5- Latin harfleri kabul edilecektir.
Kansu’nun elinden kalemi düşer. “Darılmayın ama paşam, sizin de hayalperest taraflarınız var. Cumhuriyet’in ilanına muvaffak olalım da o kadarı bile yeter” der.
Şafak sökmektedir, herkes odasına gider.
Aradan yıllar geçer. Cumhuriyet ilan edilir.
Padişah ve hanedan gönderilir, tesettür kalkar, fes kalkar...
Ve Atatürk, Kastamonu’dan başında şapka ve yanındaki Diyanet İşleri Başkanı’nın da başında şapka, Ankara’ya döndüğünde, TBMM önünden geçerken makam otomobilini durdurur.
Çünkü kapıda Mazhar Müfit Kansu’yu görmüştür.
1919’da ona “Hayalperestsiniz paşam” demiş olan Kansu’ya seslenir:
“Azizim Mazhar Müfit Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun?”
.....................................
Atatürk’ün kendisi bile -belki- bu maddeyi düşünmemiş olabilir.
Dünyaya veda edişinin üzerinden 79 yıl geçtiği halde kendi neslinin torunlarının bile onun ışığında yürüyeceklerini, böylesine yürekten bağlı kalacaklarını hayal etmiş miydi?
Bilinmez...
Hele ya karşıtlarının, dahası, ona ona karşı bilenerek yetişmiş nesillerin bile onu ve ilkelerini, felsefesini, eserlerini alkışlamaya başlamalarını!
Atatürk, aslında yazdığı Türkiye tarihinin ötesinde Türkiye’nin bugünü ve yarını için de birleştirici fikir zeminidir.
Ortak akıldır.
Bağımsızlık tutkumuzun mayasıdır.
En zorlu süreçlerde umut ışığı olarak yeniden yükselir. Kolektif heyecanı tutuşturur.
O nedenle...
Diyorum ki...
Her defasında “Bu kaçıncı madde?” diye onun yerine soruyorum.