İstanbul gecelerinde bir “gökkuşağı” umut veren güzellik.
“Buradan nereye gidiyoruz?” sorusundan esinlenen “neon gökkuşağı” dev boyutlu bir heykel.
Ugo Rondinone imzalı...
Karanlığın içinde beliren renkler olumlu bir mesajı veya bir “umut habercisini” temsil ediyor.
İKSV (İstanbul Kültür Sanat Vakfı) Koç Holding sponsorluğunda düzenlediği 15. İstanbul Bienali’yle kente kalıcı bir armağan bırakmayı amaçlamakta.
Gelecek yıllarda da her bienal bir “kalıcı armağan bırakacak.”
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü Avrupa yakası girişindeki MKM’nin (Mustafa Kemal Kültür Merkezi) çatısına yerleştirilen neon gökkuşağı heykeli uzaklardan da görülecek bir simge.
Ugo Rondinone “yaşamın monotonluğunu, günlük hayatın sıradanlığını” protesto edercesine “gerçekliği olduğu gibi iletmek yerine şairane bir üslupla biçimlendirmeyi” üslup edinmiş.
Paris, Şanghay, Sidney gibi kültür merkezlerinde kamuya açık yapıtları yer aldı.
.......................
Bienal gene sanat zenginliği sunmakta.
İstanbul için bir şans.
Özellikle Türkiye’nin Batı’dan -neredeyse- turist almadığı, uluslararası kongrelerin, iş toplantılarının bile frenlendiği, “tehlike” gibi -abartılı- uyarıların yapıldığı şu süreçte dünyanın her köşesinden koleksiyonerlerin, sanatçıların İstanbul’da toplanması ne güzel.
Çarşamba gecesi Bülent ve Oya Eczacıbaşı’nın Boğaz’daki evinin bahçesinde bu sanat tutkunları için verilen davetteydim.
Konuklar için gerçek bir sürprizdi yaşadıkları.
Boğaz manzarası, Şalimar bahçeleri gibi harika çiçek ve ağaç kokularının birbirine karıştığı doğa, kadife gibi saran yumuşacık hava, müzik, bu toprakların çağdaş insanlarını tanımak...
Oysa...
Ne kötü şeyler duyuyorlardı gelmeden.
Bülent Eczacıbaşı İKSV ve Bienal yıl dönümlerinin kesiştiği bu etkinlik için kısa ama etkileyici bir konuşma yaptı.
Ben Esma Sultan’daki CI (Contemporary İstanbul) davetine de gitmek için ayrılırken saatler gece yarısına yaklaşıyordu ama konuklar öylesine keyifliydi ki gitmeye hiç niyetleri yok gibi gördüm.
.......................
Bienal için ilginç mekânlar da seçilmiş.
Örneğin...
Balat’ta Fatih’in inşa ettirdiği “Küçük Mustafa Paşa Hamamı...”
Hamamın “erkekler bölümünde” kadın bir sanatçının, “kadınlar bölümündeyse” erkek bir sanatçının eserleri sergileniyor.
Yani...
“Ataerkillik” ve “anaerkillik” gibi kalıplaşmış kimlik algılarıyla oynanıyor.
Bir diğer ilginç mekân “Galata Özel Rum İlköğretim Okulu...”
Yeterli öğrenci olmaması nedeniyle kapalı olan bina “öğrenmenin sembolü” olarak sınıflarında ve ortak alanında farklı deneyimler sunan işlere mekân olacak.
Cihangir’de bir “müze ev...”
ARK Kültür’e ait ev çeşitli kurmaca ve tarihi hikâyelerle karşılaşacak.
Elbette İstanbul Modern, Pera Müzesi gibi büyük mekânlar etkinliğin merkezleri.
İSTANBUL VE ‘HAREKET’
Cİ (Contemporary İstanbul) bu yıl öne alındı.
Bienal ve Sabancı Müzesi’ndeki Ai Weiwei sergisiyle örtüştü.
Cİ’nin bu 12. edisyonunun teması “HAREKET (MOVEMENT)...”
Tam da İstanbul’un şu haftasının simgesi...
Kentin yüreği gümbür gümbür sanat için atmakta.
Gündüz, sergiler, galeriler, etkinlikler gece sanat tutkunları ve koleksiyonerler tarafından verilen davetler...
Gecede birkaç yere birden gitmek, sonra da yorgun argın otel.
Fakat...
Kimsede şikâyet yok.
Cİ’nin salonlarında konuk sanatçıların yanı sıra akın akın İstanbullular...
Böylesine binlerce, on binlerce ziyaretçi bir süredir karamsarlığın yayıldığı zihinlerimizi ışıklandırdı.
Umutlarımızı güçlendirdi.
Cİ’ye toplam 73 galeri katılıyor.
Hem de çoğu küresel iddiada olan galeriler.
Cİ uluslararası sanat platformu olmasının kalitesinde İstanbul’a ait bir değer.
Akbank’ın desteğini de vurgulamalıyım.
Büyük özel sektör kuruluşları sanata omuz verdikçe kültürel aydınlanmaya vites kazandırıyor.
Cİ’de bir özellik de kapalı mekânın, dışına, Maçka Parkı’na taşması.
Maçka Parkı’nda “5. Element” adlı bir açık hava heykel sergisi yeni boyut.
Ayrıca...
Paneller, konferanslar...
Cİ’nin açılış daveti Ortaköy’deki tarihi Esma Sultan Yalısı’nda düzenlendi.
Konuk sanatçıların, koleksiyonerlerin, sanat galerisi mensuplarının mutlu oldukları izlenimini aldım.
Cİ’yi başlatan ve sürdüren Ali Güreli, eşi Rabia Güreli’yi ve değerli katkıları nedeniyle küratör Prof. Hasan Bülent Kahraman’ı kutluyorum.