Son sorun Suudi Arabistan’la...
Diplomatik yollardan ilerleniyor.
Çok hassas bir konu.
Bir ülkenin başkonsolos-luğunda cinayet işlendiği iddiası, hem de çok güçlü karinelerle araştırılıyor.
“Katil” damgası ufukta.
Hatta...
“Haydut devlet” listesinde yer almak tehlikesi bile var.
Eğer alınan/toplanan materyal cinayet işlendiğini doğrularsa, yani Cemal Kaşıkçı’nın Suudi diplomatik misyonunda Riyad’ın emriyle taammüden ve organize olarak öldürüldüğü kanıtlanırsa...
Türkiye kendi vatanında ama uluslararası hukuka göre Suudilere ait sayılan başkonsolosluk mekânında gerçekleşen bu vahim olayda sağduyulu ve diplomatik kurallara uygun adımlar attı.
...........................
Sadece Suudi Arabistan’la değil, Türkiye farklı boyutlarda ve farklı ülkelerle de çetin sorunlar yaşamakta.
İnce ayarlı, zekice planlanmış, sağduyulu ve sonuç amaçlı diplomatik çözümler üretmek zorunda.
ABD, Rusya, İran, AB bunlardan sadece ilk dördü.
Elbette dış politikada son karar, üst irade siyasi iktidarındır.
Ama... Sağlıklı sonuç Dışişleri’nin yılların tecrübeleriyle demlenmiş planları ve önerileri de dikkate alınarak sağlanır.
...........................
Hafta sonu Em. Büyükelçi Yalım Eralp’in SEFİR OLMAK - Bir “monşer”den anekdotlar (*) kitabını okudum.
Zekâ pırıltıları yansıtan akıcı üslupla Türkiye ve dünya diplomasi gezegeninden anılar... Diplomasinin, masada kazanmanın ya da kaybetmenin ilginç anekdotları...
Birkaç örnek...
- İngiltere’de seyahat için herkes pasaport almak zorundadır. Sadece kraliçe pasaport taşımaz.
Zira, pasaportlar kraliçe adına verilir.
Kraliçe, dünyada pasaportu olmayan tek liderdir.
- Bir ülkenin lideri ağırlanırken semboller de önemlidir. Sempati yaratır. Örneğin... ABD Başkanı Truman 1946’da İngiltere Başbakanı Churchill’i bir konuşma yapması için davet ediyor. Konuşma yeri olarak “Missouri” eyaleti seçilmiş.
Neden Missouri?
Çünkü... Truman o eyaletin senatörüydü.
Konuşma yeri ise “Westminster” Koleji.
Neden?
Çünkü... “Westminster” Londra’daki İngiliz Parlamento Sarayı’nın adı.
- Bir Güvenlik Konseyi toplantısında Arap delege lafı uzattıkça uzatmış. Amerikan Büyükelçisi Arthur Goldberg dayanamamış ve şöyle demiş:
“Ya harp sahasında direnin ya da susun. (You either put up or you shut up)”
- Lafı uzatmak diplomaside bazen işe yarar. Örneğin Sovyetler Çekoslavakya’yı işgal etmiş.
Birkaç saat içinde Çekoslavakya “Sovyet askerlerini davet ettik” açıklaması yapacak. Böylece işgal meşruiyet kazanacak. BM Güvenlik Konseyi’nde Sovyet delegesi söz alır ve o birkaç saat zamanı kazanmak için başlar “ABD’nin Latin Amerika’yı nasıl sömürdüğüne” dair bir kitabı okur da okur. Bunun üzerine İngiliz delegesi usul hakkında söz ister ve “New York telefon rehberini” getirerek Rus delegesine “Bunu okursanız daha ilginç olur” der.
Sovyet delegesinin dengesi bozulur.
- Çağımızın diplomasi efsanesi Kissinger 70’li yıllarda, zamanın Dışişleri Bakanı Çağlayangil’e bir altın kural söylemişti:
“Her sorunu halledemeyebilirsiniz. Ama çözümsüzlüğü karşı tarafa mal edebilmelisiniz.”
- Bir devlet adamı konuk olduğu milletin kalbini daha ilk günden nasıl kazanır?
Fransa’nın büyük lideri De Gaulle Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’yi ziyaretinde Anıtkabir Şeref Defteri’ne şöyle yazmıştır:
“Atatürk ölebilirdi, zira ışık yanıyordu, zira ülke ilerliyordu.”
...........................
Kitapta öyle güzel başka anekdotlar da var ki bir başka yazıda seçmeler yapacağım.
(*) Adalı Yayınları, Ekim 2018.