Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

15 Temmuz “FETÖ darbe kalkışımı” çok “vahim” olaydı.
Gerçi hâlâ aydınlanmamış “karanlık delikler” var ama bunlara girmeden fotoğrafın bütününe bakarak “uçurumun kenarından döndüğümüz” tartışmasız gerçektir.
Kalkışım bastırılamasaydı, elbette, “meşru demokrasi” yanlısı güçler direnecekti.
Başta Ankara olmak üzere Türkiye’nin orta ve batı bölgelerinde çatışmaların süreceğini görmek için “kâhin” olmaya gerek yok.
Dinlediğim senaryolara göre, Türkiye’nin “hassas bölgelerindeki”, özellikle Güneydoğu’daki özel kuvvetler Ankara’ya, batıya kayacak/kaydırılacaktı.
Güneydoğu’da oluşacak boşluğa PKK ve PYD’den hareketlenmeler olacaktı.
Daha önce Diyarbakır ve Güneydoğu’nun bazı noktalarında “kurtarılmış özerk bölgeler” ilan etmiş PKK kalkışımını hatırlayalım.
Türkiye’nin güvenlik güçlerinin oraları temizlemesi aylar süren operasyonları gerektirmişti.
15 Temmuz ile ilgili anlattığım senaryo gerçekleşseydi, bu kez PKK alanı boş bulabilecekti.
“Kobani” örneği “yönetim oldubittileri” ile karşı karşıya kalabilirdik.
Devreye -hadi adlarını vermeyeyim- dediğimiz yabancı devletler girebilirdi.
Olayın -ağzımdan yel alsın- “uluslararası sorun” olarak “BM’ye götürmeye kadar yolu vardı.”
Zaten 15 Temmuz darbe kalkışımcıları, dost bilinen ülkelerde bugün bile koruma altında değiller mi?
Kaybettiğimiz canlar pahasına bu büyük badireyi atlattı Türkiye...
ALGI
ANCAK hadisenin “ciddiyetini/vahim gerçekliğini” Türkiye’nin yeterince anlatabildiği söylenemez.
Bırakın sınırların ötesindeki coğrafyaları, Türkiye içinde bile “15 Temmuz’un bir kurmaca, bir tiyatro olduğunu” düşünenler az değil.
Zaman zaman onlarla karşılaşıyorum.
Darbe gecesinin dehşetini yaşayan kendi insanlarımız arasında bile “inanmayanlar” varsa, Avrupa’daki, Amerika’daki “kuşkular” haydi haydi mümkün.
“İletişimle görüntülenmenin” belirleyici olduğu bir çağdayız.
Gerçeklerin üstü, iletişim bombardımanıyla oluşturulan “algılarla” örtülüyor.
Kamuoyları bu “üretilmiş algıları” kabul ediyor.
Algılar üzerinden kanaat ve karar sahibi oluyor.
.....................
Türkiye, işte bu “iletişim çağında algı” gerçeğinden hareketle strateji kurmalı.
15 Temmuz özelinde stratejinin formülü “takım oyunudur.”
Sadece iktidar liderleri ve onun siyasetçileri ve iktidara yakın medyanın, “küresel algı” üretiminde tek başına yeterli olmadığı apaçık ortada.
“Takım oyunu” derken, iktidardan farklı görüşteki, zihniyetteki politikacıların, medyanın, bilim adamlarının, uluslararası ünü olan yazarların, sanatçıların, hatta saygın sporcularının da katılımı gereklidir.
Hatta...
“Muhalif” kimlikleriyle uluslararası kamuoyunda daha inandırıcı ve ekili olabilirler.
Bunun için de özellikle iktidarın “ötekileştirici/ dışlayıcı” olmadan yaklaşması sağduyunun gereğidir.
Hapisteki, -FETÖ’cülükle ilişkisi mümkün olmayan, düşünülmesi bile imkânsız- gerçek gazetecilerle başlayarak yeni bir dönemin başlatılması ilk adım olabilir.
Zamanında atılan bir “ilk adım” sürecin sonunu da belirleyebilir.