Bir zamanların söylemiydi...
“Ne sağcıyım ne solcu, futbolcuyum futbolcu...”
Yanlış anlaşılmasın.
Söylem futbolculara ait değil.
Siyasetten sıkılan ya da siyasi soruyla karşı karşıya kalıp da cevap vermek istemeyenlerin “klişesiydi.”
.....................
Cumartesi ilavesi gibi ben de bugün siyaset dışı yazacağım.
Konu “futbol...”
.....................
Bu hafta iki “futbol başyapıtı” izledi dünya.
Önce...
Liverpool’un muhteşem sürprizi...
İlk maçı Barcelona karşısında 3-0 kaybetmişti.
Kendi sahasında oynayacağı maçta 4-0 gibi bir skor yazdırması gerekiyordu ki buna “imkânsız” gözüyle bakılmıştı.
Messi harika oynamış, ağları sarsmıştı.
Liverpool’un sahasındaki maça sadece “formalite” gözüyle bakılmaktaydı.
Fakat...
Liverpool adeta futbol adlı nehrin sularını tersine akıtan bir mucize gerçekleştirdi.
Skor levhasına 4-0’ı yazdırdı.
“O dünyalı olamaz, başka bir gezegenden gelmiş futbolun süperman’i” denilen Messi’li Barcelona’yı sahadan sildi.
Spor akademilerinde bir antrenörün neler yapabileceğine kanıt olarak gösterilecek bir mucize olaydır.
Oyuncuların ve 12’nci oyuncu tribünlerin efsane bütünleşmesi de öyle.
Bizler ise futbol tarihinin en harika gösterisine tanık olduk.
Şimdi...
İspanyol medyası sanık sandalyesine Messi’yi oturttu.
Bu çöküşün sorumlusu olarak onu gösteriyor.
Bu da futbol dünyasındaki vefasızlığın örneği olarak spor tarihine yazılacak.
Ayaklarına alkış selleri akıtılan Messi’ye yapılacak şey mi bu?
Messi’nin en büyük rakibi Ronaldo’nun tepki göstererek Messi’ye omuz vermesini de yazın bir kenara.
Ve...
“Asil azmaz” sözünü de hatırlayarak.
.....................
Ve...
Ardından bir “hiper” futbol sürprizi daha.
Tottenham 2-0 yenik duruma düştüğü Ajax karşısında “çılgın” bir dönüşü gerçekleştirdi.
Skoru 3-2’ye getirdi.
Tek bir futbolcudan 3 gol...
Sonuncusu da saniyeler kala.
Montaigne “Yaşamınızın son saniyesine kadar hiçbir şeyden emin olmayın” demişti.
Hakemin bitiş düdüğüne saniyeler kala Ajax, Montaigne’nin başrolünü oynadığını bilemezdi elbette.
Doğrusu, tamamen gençlerden kurulu, mucizeler yaratan Ajax için üzüldüm.
Ama...
Final alkışlarım Tottenham için.
“İnanarak başlamak başarının yarısıdır.”
Tottenham inancını maçın son saniyesine kadar bir tık bile kaybetmedi.
Başarının tamamını söktü aldı.
.....................
Finali çok yıllar sonra ilk kez iki İngiliz takımı oynayacak.
Avrupa medyası “Futbol anavatanına dönüyor” gibi fantezi dokunuşlu yorumlar yapmakta.
Gerçekten modern futbolun anavatanı İngiltere’dir.
1863 yılında FA (The Football Association-Futbol Birliği) kurulmuş ve ilk kapsamlı futbol kuralları kabul edilmiştir.
Ondan önce de garip denebilecek futbola benzer oyunlar vardı.
Örneğin “güruh futbolu...”
Oyuncu ya da katılımcı sayısında sınırlama yoktu.
Amaç topu bir köyden rakip köyün belirlenen noktasına kadar götürebilmekti.
El, kol, ayak, kafa, vücut her şey serbestti.
Bu etkinlikler nedeniyle olaylar yaşanınca Kral II. Edward tarafından yasaklanmıştı.
300 yıl İngiltere’de futbol yasaklı kalmıştı.
Fransa’da da böyle güruh futbolu vardı.
Orada da V. Philippe tarafından yasaklandı.
16. yüzyılda oluşturulan Calcio Fiorentino adlı sporda amaç topu karşı takımın kalesine göndermekti. El, ayak kullanmak serbestti.
FIFA’ya göre futbola benzeyen tüm bu sporların günümüzdeki futbolla doğrudan bir bağlantısı kesinlikle yok.
.....................
Bana göre de yukarıda izlenimlerimi yansıttığım iki futbol maçının da bizim buradakilerle hiç ilgisi yok.