Oyların sandığa atılacağı Pazar’ı saymazsak, referandumda son “3 gün...”
“Cumhur-başkanlığı sistemine” geçiş için Anayasa’da değişiklik yapan 18 maddeden, gündem “15 Temmuz”a kaydı.
....................
Kapıyı önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu açtı.
“Bu bir kontrollü darbedir” dedi.
Ve bu söylemi her gün bir kaç kez vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın “elinde delil varsa açıkla” çağrılarına, “Kılıçdaroğlu’ndan net bir cevap geldiği” söylenemez.
“Kontrollü darbe” ciddiden de öte “vahim” suçlamadır.
Böyle bir söylemin ağızdan çıkmadan önce çok düşünülmesi gerekirdi.
Yüzlerce insanımızın yaşamını yitirdiği “vatana ihanet” fiiline, devleti yönetenleri de “suç ortağı” yapmak iddiası yenilir, yutulur, geçiştirilir, içe sindirilir, unutulur şey değildir.
Türkiye’nin dışından bazı kurumların ve yayın organlarının “imaları” böyle bir iddiaya dayanak olamaz.
Zaten...
O dış kaynaklı “imalar” da somut kanıttan yoksundur.
Gerçi...
15 Temmuz öğleden sonrasına ait bazı karanlıkta kalmış ve sonradan da aydınlığa -henüz- kavuşmamış “dakikalar” var.
Hatta “2 saat...”
Ama...
“Kontrollü darbe” gibi bir suçlama için “anlamsız” kalır.
Devlet yönetiminde olanlar -eğer çıldırmamışlarsa- böyle bir senaryoyu akıllarından bile geçiremezler.
Kısacası...
“Kontrollü darbe” suçlaması havada kalmıştır.
Kamuoyunda “inandırıcı olmadı.”
.....................
Ama...
Şu da var ki...
Darbeye kalkışan FETÖ örgütü, -kökleri çok derinlerde olmakla ve önceki iktidarlardan da beslenmekle beraber- Türkiye’deki bütün kurumlarda AK Parti iktidarı sürecinde boy attı, dallandı, yayıldı, ağlarını ördü, köprü başlarını tuttu.
TSK da buna dahildir. Darbeye kalkışacak kadar bitleri kanlandı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’u oluşturan bu süreci dile getirseydi, gerçekçi ve etkili olabilirdi.
“Aldatıldık...”
“Ne istediniz de vermedik.”
Bu söylemler toplumun hafızasında.
.....................
Öte yandan açtığı kapıdan esen rüzgarlar Kılıçdaroğlu’na da dönmüş bulunuyor.
“15 Temmuz gecesi Kılıçdaroğlu’nun, askeri araçlar arasından arabasıyla geçiş” görüntüleri yayına koyulmakta.
“Kılıçdar-oğlu’nun havalimanından kaçtığı” iddiaları da gündeme taşınmakta.
.....................
Bunlar da “orantısız” iddialar.
Oysa...
Uçağın tekerleri piste değdiğinde ve cep telefonları çalışmaya başladığında Kılıçdaroğlu “darbe girişimini” haber alıyor.
Yan yana koltuklarda seyahat ettiği AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’ya “darbeye karşıyız Hayati bey” diyor.
CHP yöneticileriyle irtibat kuruluyor, milletvekillerimiz derhal Meclis’e gitsinler talimatını veriyor.
Kararlılığını vurguluyor:
“Bu bir darbedir. Başarılı olsa da, başarısız olsa da değişmez. Kesinlikle karşı çıkacağız.”
Bakırköy Belediye Başkanı Kerimoğlu’nun evine geçiyor.
TV’lere bağlanıp “darbeye karşıyız” açıklamaları yapıyor.
Başbakan Binali Yıldırım’la irtibat kuruyor, söyledikleri şöyle:
“Hiç şüpheniz olmasın sayın Başbakan darbeye karşıyız. Demokrasiyi savunmak, demokrasiye inanan herkesin ortaya koyması gereken bir tavır.”
Kılıçdaroğlu, Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a “Ne olursa olsun geleceğim. Meclis’te olacağız, katılacağız” diyor.
16 Temmuz günü Cumhurbaşkanı Erdoğan arayarak “darbeye karşı tutumu nedeniyle teşekkür edince” Kılıçdaroğlu’nun söylediği şu:
“Ne demek sayın Cumhurbaşkanı, teşekküre gerek yok. Bu bizim görevimiz. Hepimizin görevi. Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsuruysa, demokrasiye sahip çıkmak da bizim görevimiz. Biz görevimizi yaptık.”
Kılıçdaroğlu “tankların üzerine çıkarak” eski Rusya Başkanı Yeltsin’in yaptığı gibi “fiili direnişte” bulunmadı.
Ama...
Hangi siyasetçi “tankların üzerine çıktı” ki!..
Onların görevi temsil ettikleri millete “direniş” mesajı vermek, talimatlarla “demokratik direnişi” tetiklemek ve yönetmek, Meclis’te direnişi sağlamaktı.
Bunlar da yapıldı.
....................
15 Temmuz darbe girişimi iktidarı ve muhalefetiyle devlet siyaset kadrolarının ve hangi partiyi desteklerse desteklesin bütün milletin direnişiyle ezilmiştir.
Yukarıda yazdığım iddialar, suçlamalar bu ulusal demokrasi menkıbesine gölge düşürmemeli.
....................
Not: Kılıçdaroğlu’nun koyduğu tavırlar ve diyaloglar için Abdülkadir Selvi’nin Hürriyet’teki yazısından da yararlandım.