Dünyanın iyi futbol yazarla-rından Simon Kuper’in yazdığı kitabın adı şöyle:
“Futbol Asla Sadece Futbol Değildir.”
Perşembe günü Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi de “asla futbol değil.”
Siyasette “uçuşan hakaretlerden” bunaldığımızda “spor” sığınağımız vardı.
O alanda “kirlenme” yurdum insanını -neredeyse- seçeneksiz bırakıyor.
Ergen yıllarımda Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaşlı ayrımı olmaksızın tribünlerde maç izlediğimiz, Fenerbahçelilerin Metin Oktay’dan füzeleri; Can Bartu’nun, Lefter’in karşısındakileri şaşkına çevirdiği çalımlarını Galatasaraylıların alkışladığı; Beşiktaş’ın her kulüpten seyirci tarafından alkışlandığı “nostaljiyi” geçtim...
Ama “son yıllarda artık” tribünler “zıvanadan” çıktı.
.................
Perşembe gecesi oynanan “Fenerbahçe-Beşiktaş” derbisi bunun son örneği.
Galatasaray taraftarlığı ötesinde, “Divan Kurulu” üyesi de olmam nedeniyle yazacaklarım -belki- “yanlı” bulunabilir.
Fakat damardan Fenerbahçeli dostum Mehmet Yılmaz’ın Hürriyet’teki yazısını okuyunca, “sicilli derbi” için kafamdaki düşüncelerin, içimdeki tepkinin hiç de yanlış olmadığını gördüm.
Politik yazılarından sonra “popüler kültür” ve “spor” satırlarıyla da Mehmet Yılmaz “İyi gazeteci her alanda başarıya imza atar” meslek kuralımızı doğruluyor.
O yazıyı yansıtıyorum:
..................
Futbolu değil hayvanları izledik
PEPE’nin Josef’in ayak bileğine daldığı ve sonunda kırmızı kartla kapının önüne konduğu dakikaya kadar Beşiktaş oyuna daha hakimdi. Fenerbahçe’nin dar alanda baskılı oyununa alanı genişleterek yanıt veren Beşiktaş çok şut fırsatı buldu, çok korner attı ama bunların hiçbirinde “gol” diye ayağa kalkmadık.
Pepe’nin atılmasından sonra oyun Fenerbahçe’nin istediği gibi gelişecekti ki devreye “hayvanlar” girdi.
Margaret Thatcher’ın holiganizmle mücadeleye başlarken tarif ettiği türden hayvanlar!
Hakem yardımcıları ile orta sahaya gittiğinde “keşke maçı tatil etse” diye düşündüm.
Savcıların kamera kayıtlarını izleyip, sahaya eline geçenleri atanları tespit etmelerini bekliyorum. Bunlar tek tek yakalanmalı ve hak ettikleri ağır cezaları almalılar ki diğer statlarda bekleyen hayvanlar da akıllarını başlarına toplasınlar.
Bu şiddetle mücadelenin başka bir yolu yok.
HER TÜRLÜ REZİLLİK VARDI
İkinci yarı başlarken de merak ettiğimiz, oyunun nasıl gelişeceğinden çok holiganların maçı tatil ettirip ettirmeyecekleriydi. Oysa her şey F. Bahçe’nin lehineydi.
Rakip 10 kişi kalmıştı, ilk maçın skor avantajı cepteydi ve 10 kişi kalan rakibe karşı ilk yarının son on dakikasında ortaya konan etkili oyun, ikinci yarıda turu getirecek sonucu yaratabilirdi.
Tribündeki bir grup böyleydi de sahadakiler arasındaki bir grup farklı mıydı? Hayır, değillerdi. Hakemi kandırmak, rakibi attırmak için her türlü rezilliği yaptılar.
Sezon başından bu yana Fenerbahçe taraftarının maça gelmemesinden yakınılıyordu.
Dün gördük ki hiç gelmeseler daha iyiymiş,
Futbol Federasyonu bu işi kontrol altına almak istiyorsa yapması gereken çok açık: Fenerbahçe’nin stadı en az bir sezon kapatılmalı. Benzeri olayların yaşandığı her stada da aynı ceza uygulanmalı.
Fenerbahçe, Türkiye Kupası’ndan en az bir sezon ihraç edilmeli.
Bu hayvanlarla başka türlü mücadele edebilmenin olanağı yok.